İki yıl önce şuan hayatta olmayan bir büyüğümle konuşmuştum. “72 yaşındayım. Sence ne kadar yaşadım?” diye sordu. Güldüm biraz alaycı! “72 yıl” dedim. Bu kez o güldü. Daha alaycı. “1 gün” dedi. Tüm vücudum o utanç hissiyle kaplandı. O yorgun gözlerinde gördüğüm şey kaşısında kelimeler boğazıma dizildi. Hiç bir açıklamaya ihtiyaç duymadan anlamıştım söylemek istediğini. Saatlerce konuşmasına gerek yoktu. O iki kelime bir insanın yaşamıydı işte. Koskoca bir ömrün özeti… Bir gün… Onun için geçen zamanın ne telafisi ne de önemi vardı artık. Elimizde kalan bir gün işte. Bugün! Dün için geçmiş olsun. Yarın? Belki? Şimdi, sadece şimdi…
Bana sorsanız en kötü hırsızlık nedir diye; Zaman hırsızlığı derim. Kim kimden ne çalabilirki zamandan başka? İnsan her hırsızlığa göz yumabilir. Her eksilen yeniden dolar. Umut yeniden doğar. İnsan yeniden canlanır. Hiç olmazsa şöyle bir kafasını kaldırır. Ama ya giden, yaşamdan çalınan o zaman? Nasıl geri gelir? Ah ne kötü bir gasp çeşidi…
Çok küçük anların toplamıdır insan ömrü. Geriye dönüp baktığımızda çok az şeyi hatırlamak isteriz. Doğduğumuzda elimize verilen tek bir kalemle, üstelikte hızlı hızlı yazıp çizmemiz istenir hayat yolculuğumuz. Acelemiz vardır. Yetişmemiz gereken yerler. Sevmemiz gereken insanlar. Gitmemiz gereken yollar. Tüm bunlar içinse pek de kesinliği olmayan ama bir gün mutlaka bitecek olan zamanımız. Ne yazıkki silgimiz de yoktur. Silgi yerine geçen zaman verilir çünkü. Bazen o kadar acele ederiz ki, o kadar hızlı yazar ve o kadar hızlı koşarız ki; kendimiz bile yetişemeyiz kendimize. O arkamıza bakmaktan hep korktuğumuz ama bakmak için çıldırdığımız yolu koşmak için kendimizle yarışırız. Çünkü biliriz bir an için dursak, geriye dönüp baksak var gücümüzle koştuğumuz o yol artık karanlık gelecektir. Koşmak için bilincimizin bize yüklediği o motivasyon bir başımızı çevirmekle son bulacaktır. Bir kez arkasına bakarsa insan bir daha ayağını kaldıramaz yerden. Hadi itiraf edelim hepimiz biliriz bu çelişkili yolculuğu. Çünkü çoğu kez de durmuşuzdur o yolda. Ne özlemişizdir arkada kalan hayatı belkide. Bir kez bakınca geçmişe korkarız artık gelecekten. Gelecek belirsizliktir aslında. Ürkütücü de gelir. Ama geçmiş? O tanıdıktır, bildiktir. O yüzden bir kez baktıysan koşamazsın bir daha. Bundandır yolculuğumuzun birçok kez geçmişe oluşu. Zaman demiştik, bugün demiştik,şimdi demiştik.. İşte tüm bu acelenin, kargaşanın arasında bugün dün oldu bile…
Zaman ne garip değil mi? Her yarayı iyileştiriyor. Sizi çoğalta çoğalta kendini azalta azalta…
Neresindeyiz ki biz bu zamanın. Biraz önce var olan şimdi, şimdi biraz önce oldu…
Ahmet Hamdi Tanpınar’a selam olsun… Aslında hem içindeyiz zamanın, hem de büsbütün dışında…