Cuma, herkese farklı çağrışımlar yapıyor. Ama bu aylarda akıydı karasıydı, başıydı, sonuydu derken bir alışveriş çılgınlığına teşvik ediyor. Gelen bildirimlerle indirime girsin diye dua ettiğimiz her ürün, favori listelerine alınıp koleksiyon oluşturulurken yorumlardan da teyit alınıyor haklı olarak. Cuma günü, telefon başında indirim biterken görüyoruz ki almak için geçen aydan beklediğimiz ürünün fiyatı artmış, üstüne bir de bedeni kalmamış. Bu insanlar bu parayı nereden buluyor sorusu arka fonda çalarken bir sorgulama getiriyor akıllara; Keramet cumadan gidiyorsa bir de diğer günlere mi şans versek?
Kış aylarına haftalar önce geçiş yapıldı ama dolabımız ne kadar kışa geçebildi tartışılır. Modaya uygun giyinme çoktan rafa kalkmışken, açıkta kalan yerlerimizi kapatalım yeter mantığıyla hareket ediyoruz. Her geçen gün artan fiyatlar oyunda kazandığımız puanlar gibi artarken, her zamda bir can kaybediyoruz. Sonunda oyunda can kalmayınca bir F5 tuşuyla yeniden başlarsın da buradaki sonun başlangıcı başka oluyor tabi.
Temel ihtiyaçlardan beslenme, barınma… Cümlemi yazarken ben de tasarrufa gittim ve satın alabildiğim harf oranında tamamladım. Hayatta kalmak için gerekli olan bu ihtiyaçlardan başka bir şey istemek, hatta aklından bile geçmesi ayıp sayılırken, (çünkü ne olursa olsun vatanımız cennet gibi yaaa arkadaş…) dışarı çıkarken ister istemez bir mont, kaban, gocuk… – hangisini kullanıyorsunuz siz artık- ihtiyacımız oluyor. Burada da e- ticaret siteleri ve bankalar yetişiyor imdadımıza. Kasalarına sağlık ki bir mont almak için taksit ve kredi avantajları kara cumayla da birleşince aydınlanıyor tabi. Oluyor size “Hayırlı Cuma” Fakat merakımın giderilmesi gereken bir konu var; kabanı krediyle alıyorsak, teslimatı da mı taksitle yapılıyor? Çünkü ben daha önce krediyle kaban almadım. Başladık kafadan, kollardan, göğüs kafesi derken 3. taksite anca kıçımızı kapatıyor. Buranın en sona kalması bir tesadüf mü, yoksa amaç zaten en başından beri bu muydu? Sağ olsunlar bankalar bu ihtiyacımıza hizmet etmek için kredi imkânı da sunuyor da arkamızı kollayabiliyoruz. Yanlış anlamayın canım; yağmurdan, soğuktan falan… Ben henüz kaban alamadım, yaşadığım şehrin hava koşullarından kurtardım şimdiye kadar fakat mart kapıdan baktırır, kaban mont aldırır.
Harika çözümler bulan güzelim ülkemin, güzide kurumları koşuyor yardıma. Asla tam olarak tanımlanamayan kelimeler için TDK’ nin başvurduğu “kadın” giriyor devreye. Acaba ne yazsak diye fikir bulamadıkları noktada, kadına bir etiket daha eklenmiş oluyor. Yani kabanlar daha kaba etlere gelmemişken, bu sorun da böyle çözülüyor. Paran mı yok, mont alamıyor musun? öyleyse git ve müsait olan bir tanesini bul kendine… Senin için hazır tanımını da yaptık; “Flört etmeye hazır olan, kolayca flört edebilen (kadın)” Tutsun elini, sonra belki diğer elini, müsait ne de olsa kullanabilir her iki elini…
Not: Kabanlarımıza sahip çıkalım!