Geçtiğimiz günlerde Apple, yeni iPhone serisinin tanıtımını gerçekleştirdi. Ülkemizde iPhone 15 serisinin en üst modelinin fiyatı, vergileriyle birlikte 93 bin TL’den satışa sunuldu. Yurtdışındaki ekonomik şartlarda kolaylıkla temin edilen model, Türkiye ekonomisinde adeta kredi çekerek alınacak rakamlara ulaştı.
Çok değil bundan birkaç ay öncesine kadar sınır kapılarında uygun fiyatlı telefonlar için sırada yer aldık. Ta ki bu sisteme de sınırlama gelene kadar. Şimdi ise son model, fahiş vergili telefonlar için kuyruğa girmek an meselesi…
Yüz yıllar öncesi siyasi bir ideoloji ile ortaya çıkan kapitalizmin etkileri, günümüzde ne yazık ki tüketim çılgınlığının geldiği son noktada yer alıyor. Sanki her bir üst model çıkışında telefonumuzu yenilemezsek, bulunduğumuz ortamdan da dışlanacağız.
Android sistemli telefon, iOS sistemli telefon derken, toplum içindeki statülerimizi bile neredeyse bu sistemler belirler oldu. Ekonominin ülkemizdeki içler acısı gidişatına rağmen, bir yanda son model telefonlar için kuyruğa girmiş olanlar, diğer bir yanda teflon tava için birbirini ezerek bedava almaya çalışan insanlar bulunuyor. Sadece bu bile toplumun dinamiklerini derinden sarsmaya yeter de artar. İhtiyacımız olan şeyleri mi tüketiyoruz, savaş çıktı da stok amaçlı mı birikim yapıyoruz düşünmek gerek. Bunun için tüketim çılgınlığına dur demek, nerede duracağımızı belirlemek ve bakış açılarımızı genişletmek yine bizlerin elinde.
Hayatımızın her alanında olması gerektiği gibi kişilerin de kendi tercihine saygı duyulmalı. Herkesin yaşam standardı ya da bakış açısı bizlerle uyuşmayabilir. Kimilerine göre kapitalist düzende enayi gibi hissettiren fahiş fiyatlar, bir başkasının yaşam standardının değişmez bir parçası olabilir. Kimilerinin ise hayat pahalılığında rüyalarında bile göremeyeceği kadar ulaşımı güç olabilir.
Tüketim çılgınlığını kapitalist düzende popülaritesi yüksek olan teknoloji ile de sınırlamak olmaz elbette. Giyim kuşam ve gıda da dahil olmak üzere; ister marka, ister pazardan tercih edilir. Pazar deyip de geçmemek lazım ki en organiklerini yine oradan temin edebiliriz. Marka, yan ürünler ya da markasız ürünler rahatlıkla tercih edilebilir. Bir ürünün kalitesini sadece markası belirlemeyeceği gibi daha uygun fiyatlı ve kaliteli alışverişi tercih etmek demek, illa kalitesiz ürünleri tercih etmek değildir.
Son teknolojilerle donatılmış, tek tuşla birçok işlemi yüksek hızda ve kalitede gerçekleştirmeyi herkes isteyebilir. Lakin ekonomik rahatlık olsun veya olmasın; hiç kimse üretilen her şeyin son modelini almak zorunda değil. Bazıları egolarından arınmış ve hayat felsefesi olarak kendilerine bunu feyz alarak yaşamını idame ettiriyor olabilir.
Bu açıdan düşündüğümüzde ne marka takıntısı ne de sözde statü gözetmeksizin insanları olduğu gibi içten görebiliriz. Dolayısıyla tüketim ihtiyacı toplumun her kesimine hitap etmeli. Tercih şekilleri ise sadece insanların hayat koşullarına karşı alım gücünü, ideolojisini ve duruşunu simgeler. Bakış açıları veya toplum baskısı adı altında diretilen tutumlar kişiler üzerinde etkili olmamalıdır.
Son olarak konuyla ilgili en güzel örneği olan, Uruguay Devlet Başkanı José Mujica’nın hayata karşı ders niteliğindeki bir videosuyla noktalamak isterim.