Herkese merhaba, güzelliklerle dolu bir dönem olsun sizin için. Bu yazımda sizlere topraktan bahsedeceğim. Toprak, üzerine basıp geçtiğimiz ama çoğunlukla hiç düşünmediğimiz, tüm yaşam döngüsünü içerisinde barındıran bir element. Hem özünde yeni canlar yaratan hem de yaşam süreci dolmuş canları dönüştüren büyük bir güç .Kamların toprak ana dediği doğanın üzerinde yeşerdiği bu elementi gelin daha derinlemesine tanıyalım.
Toprak, kalbine bırakılan bir tohumu adım adım büyütür, yeşertir, onun can ile buluşmasını sağlar. O tohumdan bazen bir çiçek, bazen görklü bir ağaç, bazen yemyeşil çimenler büyüyebilir. Toprağın kudreti işte buradadır, kendisine verileni dönüştürmesinde, büyütmesinde ve yeniden var etmesinde. Sadece büyütmekle kalmaz toprak, aynı zamanda yaşatır da. Ona tutunarak üzerinde yaşayan canlar, ondan beslenir, onunla hayat bulurlar. Yaşamın başlangıcı da bitişi de topraktadır.
Sadece bitkiler değil tüm varlıklar toprakla bağlantılıdır. Dünyadaki tüm canlıların bedeni topraktandır aslında, toprağın form değiştirmiş halleridir. Bizler bu sayede topraktan güzel enerjileri alır ve toprağa negatif enerjilerimizi aktarabiliriz. Tüm bu döngü ve aktarım bizi daha dengeli ve huzurlu kılar. Bu nedenledir ki çıplak ayakla toprağa bastığımız da daha huzurlu hissederiz ya da toprak kokusu aldığımız da bize mutluluk verir. Toprak elementi enerjisel olarak da arındırma özelliğine sahip olduğu için bizim daha huzurlu ve mutlu hissetmemize de yardımcı olur.
Toprak elementi diğer tüm elementlerin enerjisini içerisinde barındırır aynı zamanda. Sular toprağın içerisinde akar, ateş toprağın içerisinde var olmaya devam edebilir ancak. Yanardağların lavları toprağın içerisinde birikirler. Hava toprağın içerisinde dolaşır ve temizlenir. Tüm yaşam elementlerin birleşimiyle toprak ananın özünde oluşur ve büyür. Bu yaşam döngüsü doğayı var eder adım adım. Doğa da evrendeki akış ve döngüyü daha anlamlı ve renkli kılar.
Yazının en başından beri bahsettiğim yaşam döngüsünün toprakla ilgili olan kısmını biraz daha inceleyecek olursak göreceğimiz aslında şudur; her varlık hayatını toprağın üzerinde geçirir ve bir gün gelir ve fiziksel yaşamımız sona erer. Beden artık devam edemez, o zaman geldiğinde insanlar bedenleri toprağa gömerler, bitkiler ve hayvanlar (başka canlılarca tüketilmediyse) toprağın üzerine düşerler. Adım adım, yavaş yavaş toprağa karışırlar. Toprağın içerisinde bulunan başka küçük canlılar onları tüketir ya da toprak onları kendi özüne alır. Sonra tekrar toprak aracılığıyla bitki ve ağaç köklerine karışır bu canlılar. Yaşam böylece devam eder, hiç durmadan değişerek dönüşerek ama sonsuz bir şekilde devam eder.
İşte bizi besleyen, barındıran hem yaşamda hem sonrasında yuva olan toprağın hikayesi böyledir. Bir de bunun ötesinde ruhsal açıdan bakacak olursak toprak en büyük enerji dönüştürme kaynaklarındadır. Bize zarar veren enerjileri toprağa aktardığımızda toprak tüm o enerjileri nötrler ve dengeler. Ayrıca toprakla enerjisel bir bağ kurulduğunda doğanın dengesini ve döngüsünü anlamak mümkün olabilir. Toprak elementi içerisinde doğayla ilgili tüm bilgi ve olasılıkları barındırır. Yani doğanın dönüşebileceği her bir formu, evrenin farklı yerlerindeki farklı doğal oluşumları.
Bir de insanlar inançların da yarattığı etkiler dolayısıyla toprağa kötü bakma hatta ondan korkma yönünde bir eğilim göstermişlerdir. Çünkü sevdiğimiz insanlar bu dünyadan ayrılınca onların bedenlerini toprağa bırakıyoruz ve ister istemez onları tekrar görememenin sorumlusu olarak da toprağı görebiliyoruz. Aslında burada toprak sadece görevini yerine getirmektedir. Çoğunlukla hayat veren ve hayatları dönüştüren evrenin en büyük, en önemli yapılarından biri kuşkusuz onunla tam olarak bağ kurulunca anlaşılabilecektir. Fırsatınız olduğu bir an sırtüstü toprağa yatın ve toprağı dinleyin, hissedin o size kendini anlatır.
Unutmayın, toprağı anlamak hayatı, doğayı yani evreni anlamaktır…
Mustafa Caner ZENGİN
Ruhsal Gelişim ve Meditasyon Eğitmeni
(instagram: mcanerzengin, geri dönüşlerinizi bekliyorum)