TERS ORANTI: KADIN
Ayın altında kağnılar gidiyordu.
Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon’a doğru.
Toprak öyle bitip tükenmez,
dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman hiçbir menzile erişmeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle.
Ve onlar ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi ufacık, kısacıktılar,
ve pırıltılar vardı hasta, kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan toprak, toprak ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız :
korkunç ve mübarek elleri, ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yârimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehribar başaklı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve on beşlik şarapnelin çeliğinde ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar yürüyordu Akşehir üstünden Afyon’a doğru.
NAZIM HİKMET
Bir kadın olarak bu yazıya başlamak benim için gerçekten zor oldu. Kelime sınırımın olmadığı köşemde hangi birini anlatsam, içimi nasıl döksem diye düşünürken fark ettim ki ne kadar yazarsam yazayım hep eksik kalacaktı bu konuda söyleyeceklerim.
İlk düzenlenmesinin üstünden 110 yıl, 1975’te Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası bir gün olarak kabul edilmesinden bu yana 45 yıl geçmesine karşın bütün dünyadaki kadınlar kendi hakları için bir çaba ve savaş içerisinde. Sadece Türkiye’de değil farklı milletlerden tanıdığım, okuduğum, konuşmalarını dinlediğim kadınların yaşadıkları da ortak.
Türkiye’ de yaşayan bir kadın olarak burası üzerinden konuşacağım ben bugün. Canım Mustafa Kemal Atatürk’ün sayesinde dünyada birçok hakka ilk biz Türk kadınları olarak sahip olduk. Kadının önemini her fırsatta dile getiren, destekleyen ATA’M iyi ki bugünkü istatistikleri görmüyor. Kendi verdiği haklar üzerine şimdi bir de kocası tarafından öldürülme hakkı verildiğini duymuyor.
Kadının önemine ve değerine dikkat çeken birçok öğreti ve din olmasına rağmen, insanlar ortaya çıkıp bunu kullanıp yapmadığını bırakmıyor. Okumayan, okuduğunu anlamayan, niyetine göre yorumlayanlar yine huriler peşinde koşuyor.
Fark ediyorum ki savaşımız hiç bitmiyor bizim. İnsan savaşırken, kadın iki kat savaşıyor. Cephaneye mermi taşıyan kadının, askerine yardım eden kadının savaş sonunda yine sofradaki yeri öküzden sonra geliyor. Yemeği sofraya koyan o olsa bile.
Tarih okumadan, etrafına bakmadan saçın uzun aklı kısa damgası yiyor. Erkek adı sadece kelimede kalıyor oysaki. Kadın evi toparlıyor, kadın aileyi toparlıyor, kadın çocukları toparlıyor, kadın evde erkek gücü diye adlandırılan işleri yapıyor ama yine de bir erkek edemiyor.
Büyürken çevremde gördüğüm kadınların birçoğu bunu yapabiliyordu ama yine de komşusundan koşa koşa eve gidiyordu, geç kalırsa kocası kızmasın diye. Sofrada ilk önce erkeğin tabağına yemek konuluyordu. Her şey ilk ona soruluyordu. Her zaman merak ettim erkeklerin bizden fazla neyi vardı diye. Sonradan anladım ki erkeklerin annesi vardı! Aman oğlum, canım oğlum diyen. Erkeklerin babaları vardı, oğluma yakışır yapar, elinin kiri olur diyen. Aynı güzel anne ve baba kızlarını kir olmasın diye uyarırlardı ya da sofrada ilk abinin yemeğini ver, o yapamaz diye. Sahi, hiçbir şey yapamazsın sen çünkü kadınsın! duygusu aşılanırken her şey bizim üstümüze nasıl yıkıldı? Yüzyıl önce isyan eden, dünyanın öbür ucundaki ekmeği için kavga eden kadının kavgası nasıl artarak katlandı. Hatta savaş öyle bir hâl aldı ki bir noktada kadın, kadına saldırmaya da başladı. Ama gün sonunda yine birleşti, bir araya geldi. Çünkü kadın; birleştiricidir, annedir, kardeştir, abladır, doktordur, öğretmendir, bilim insanıdır, şefkattir, neşedir… sayamadığım birçok sıfat ve güzel olandır kadın. Gücünden korkulandır. Bunları fark eden acizler onları sindirmek için yasalar çıkarabilir, işinden edebilir, haklarını kısıtlayabilir, canına hüküm getirebilir. Onlar da biliyor ki, kadın isterse her şeyi yapabilir. Kadın olmaktan gurur duyuyorum. Sevgili, canım kadınlar günümüz kutlu olsun! Bir gün değil her gün el ele!