İktidar güç kaybediyor
İktidar ittifakı hızla güç kaybediyor. Anket anket üstüne.
Aralarında pek bir zaman aralığı olmayan anketlerdeki sonuçlar cumhur ittifakı için oldukça karamsar bir tablonun şekillenmesini sağladı. En azından son dönemde gözlemlenen bu durum, Cumhur ittifakının haleti ruhiyesine de sirayet etmiş durumda. Kim sesini çıkartsa ellerindeki yetki ile tahakküm altına almaya çalıştıkları yargı ile üzerine gitmeye çalışıyorlar.
Verilen siparişleri (kanal istanbul vb) gerçekleştirmek zorundalar o belli de öte yandan yapmaya çalıştıkları şey çok açık vatandaşın gerçek sorunlarını gündem dışı tutmak. Gündem değiştirmek için yapmadıkları şey kalmadı.
En çok da insanların damarına basmayı ve buna karşı oluşacak tepkiyi gündemleştirmeyi benimsediler.
Gerek atama rektör olayı, gerek HDP’nin üzerine boca edilen tazyik bu çabanın görünen örneklerinden.
Son dönemde bu ucuz yollu programa Meclis Başkanı Şentop da katıldı. Şentop oldukça hassas noktadan oyuna dahil edildi. Ülkenin kurucu unsurlarına saldırmayı alışkanlık haline getirdiklerinden bu defa Şentop’un hedef şaşırtma olarak kullandığı konu ne yazık ki ülkenin önemli bağımsızlık sigortalarından birisi olan Montrö Boğazlar Antlaşması. Boğazların denetimini yeni kurulan genç Cumhuriyete bırakan bu metin aslında çok basit ancak çok anlamlı.
Her şeyden önce bölgeyi ve karadeniz başta olmak üzere bölge sularını silahsızlandırma altına almakta. Antlaşma ile boğazların ve Ege-Marmara-Karadeniz havzasının Türkiye tarafından kontrol altında tutulmasına olanak sağlıyor. Antlaşma öncesi durum ise tam bir “Emperialist” çöreklenme şeklinde. Bu bakımdan ülkesini seven ve anti emperyalist düşünceye bir nebze de olsa sahip olan hiç kimse bu antlaşmanın karşısında durmaz.
Hdp’ye Montrö ve Lozan Eleştirisi
Yalnızlaştığı her noktada CHP’ye eleştirilerini esirgemeyen HDP’nin bu tip konularda suskunluğu oldukça dikkat çekici. Ülkenin kurucu unsurları tarihte yerini almış. Unutanlar Meclisteki ilk anayasaya bakabilirler.
Unutanlara soralım; Bu ülkenin kuruluş iradesinde Kürtler yok mu? Var. Peki sonradan uğradıkları haksızlıklar kuruluş ve bağımsızlık felsefesinin yanında durmalarına engel mi? Lozan’a ve Montrö bu kadar saldırı altndayken, ortada emperyalist bir çıkar olduğu açık değil mi? Açık hem de çok açık. Peki neden HDP bu kadar sessiz? (HDP kanadından Veli Saçılık’ın açıklamasını es geçmemek gerek)
Bu sessizliğin ülkede HDP’nin Türkiye’lileşme hamlesine destek veren ve meclise girmesini sağlayan Laik, Atatürk’çü kesimi derinden etkilediğinin farkına varmaları gerekir. Neden kimse HDP ile yanyana gelmek istemiyor siteminin altında HDP kendi özeleştirisini vermelidir.
Emekli Generaller Suçlu Vesayetçi Oldu
Tam bu esnada doğal olarak ülke hassasiyetleri ve duruşları belli olan 103 EMEKLİ general Montrö’nün korunması, Kanal İstanbul’un iptal edilmesi ve TSK’nın tarikatlardan uzak tutulması gerekliliği konusunda bir görüş açıkladılar. Demokratik ülkelerde oldukça normal karşılanması gereken bu açıklamanın Cumhur İttifakını kırmızı görmüş boğaya çevirmesi yetti. Yetkilisinden yetkisizine kadar binlerce tweet yüzlerce açıklama, onlarca tehdit yağmur oldu yağdı. Vesayet geri gelmeyecek diyenini mi ararsın? Haddinizi bilin diye bağıran mı? Rütbelerini sökün perişan edin diyene mi denk gelirsin. Ne ararsan var! Özellikle Mhp lideri Bahçeli’nin son on yıldır yapmış olduğu çıkışlar hem ibretliktir hem de tarih sahnesine kazınmaktadır. Gelecek kuşaklar düşüncesi ne olursa olsun bu siyasi lideri hiç bir zaman unutmayacaktır!
Ülkede generallere hücum eden iktidar yanlısı çok. Peki ne yok? Demokrasi diyen yok, hak diyen yok sakin olun diyen yok. Peki bu saldırıların haklılık payı var mı? O hiç yok.
Generaller vb memurların aktif görevlerinde bu tür açıklama yapmaları elbette yadırganır ancak emekli olmuş artık sıradan vatandaş olmuş insanların görüşlerini beyan etmelerinin önünde kusura bakmasın hiç bir gücün durma hakkı yoktur ve olamaz.
Bu durum ne kadar devam eder?
Bunun sürdürülebilir bir durum olmadığı ise çok açık. Nihayetinde seçim yapılacak ve görünen o ki önümüzdeki ilk seçim iktidarın da son seçimi olacak.
Gelinen noktada açlık yoksulluk ve sefalet diz boyu. İşsizlik almış yürümüş. Tarım ve hayvancılık bitmiş. Ülke son yüz yılın en büyük ekonomik felaketi ile karşı karşıya iktidar ise büyük “Kanal İstanbul” rüyasında. Ne için? Daha fazla rant elde etmek için. Ne pahasına? Onurlu bağımsızlık mücadelesinin damgası olan Montrö Antlaşması pahasına. Değil yüz general bütün emekli generallerini tutuklayın haklarını sökün alın. Bu ülke geçmişte de emperyalistlerle mücadele etti şimdi de etmek zorundadır.
Bu ülkenin beğenmeseniz de iyi kötü bir demokrasi geçmişi ve aydınlanma kazanımı var. Bunu yok etmeye ülkenin son yirmi yılını kaplamış olan muktedirlerin bile gücü yetmez. Seçimle kazandıkları iktidardan yine aynı seçimle ve sandığın iradesiyle gidecekler hep beraber göreceğiz.