Grup Moğolların güzel bir türküsü var;
Geri sar geri sar geri sar geri sar
Selam olsun erenlere
Sevgisini serenlere
Lokmasını bölenlere
Fikirlerini ve düşüncelerini yazmak istiyorsan hemen kaleme alacaksın. Yoksa yazamazsın gündem çabuk değişiyor. Çünkü “ülke çıplaklar kampına döndü.’’
Bir zamanlar Unkapanı’nda kaset furyasından geçilmezdi.
Bir kaset çıkarmak için servet harcanırdı.
Şimdi kasedini ortadan kaldırmak için servet harcıyorlar.
Son dakika haberlerin yerine, son dakika kasetleri çıkmaya başladı;
Dedim ya bir son dakika kasedi gelir. Hayda gene kime ne yaptı dersin öyle baka kalırsın.
Kim karısını aldattı, kim kendi partisinin hakkında konuştu, kim gizli hesapların peşinde, kim devletin malı deniz yemeyen keriz, kimler kimlerle ne yapıyor, bugün kimler hangi ihale pazarlığında ; Her şey bir anda karışır sonra hop makinist şu filmi geri sar dersin.
Peki reel gündem nedir?
Acı gerçeklerimizin ne kadarının farkındayız?
Acaba farkında mıyız? Tabii ki hayır.
Gündem, siyaset mafya kaset ekseninde dönüyor;
Mafyadan medet umarsan ; günü geldiğinde hesabı ödemek zorundansın, ya canınla ya da malınla bu hesap kapanacak başka yolu yok.
Hesabın günü gelindiğinde restoran hesap için garson yollar; mafya da tetikçi yollar ikisinin arasındaki fark garson bahşiş bekler, tetikçi patronuna biat etmeyi bekler;
İkisinin de beklentisi var her ikisi de masaya hesabı almaya gelir.
Bir çok insan gibi Sedat Peker’i bende yazılı görsel ve sosyal medyada tanırım. Tanışıklığım da yok işin aslına bakılırsa. Sedat Peker’i uzakta aramaya gerek yokmuş.
Sedat Peker özel hayatın içindeymiş; zorla değil herkesin talebi doğrultusunda özel ve gizli hayatı olanların içindeymiş;
Sezarın hakkını sezara vermek gerekiyor.
Adam delikanlı gibi çıktı açıkça söyledi. Hayatınız, bir kameraya bir tripoda bağlı. Günü geldiğinde yapımı ve yönetmenliğini üstlendiğiniz filminizi size seyrettireceğim dedi ve dediğini yapıyor.
Burada tek sorun şu; Bu kadar senaristin bu kadar oyuncunun ve yönetmenin olduğu bir yerde hala cannes film festivalinde altın ayı ödülü gelmemesine şaşkınım;
Peki ülkenin gidişatı nereye doğru gidiyor.
İktidar neyle meşgul? Muhalefet neyle meşgul?
Hükümet kanadından bakılırsa; her tarafımızdan gaz fışkırıyor, her yanımızdan petrol fışkırıyor, her yanımız bor madeni, yetmedi en son 6 milyar dolarlık jelibon bulduk.
Evet sorumlu bir yurttaş olarak baktığımda ne yazık ki o kadar da iyimser olamayacağım. Yoksulluk işsizlik ve ekonomisi çökmüş, bir ülkede biz hala pembe tablo çizmeye devam ediyoruz.
Ne yazık ki bunu yaşayanlarda gözleri kör, dilleri lal, vurdum duymaz duruma gelmiş.
Hükümet çıplak olan kralını kurtarmanın derdinde;
Her gün sahneye ayrı bir senaryoyu koyuyor,
Gözlerimdeki ışık, kalbimdeki sese baksana deyip, ekonomiyi çöküş durumuna getirdiler
Bu can bu bedende oldukça söylemi herkesi kendine düşman eden. Çok çabuk hızlı dönüşlerle ülkesini güvensiz ve tutarsız duruma getirip Dış politikayı iflasa götüren ;
İçerde kimin ne yaptığından haberim var diyen BBG evini izler gibi hepinizin ne yaptığından haberi olan, teröristlerin nerde olduğunu bilip sesiz kalan, gayri meşru iş yapanların fotoğraf çektirmek için uğrak yeri olan, zamanı geldiğinde elini kolunu sallayarak yurt dışına kaçan, cadı avına dönen bir iç politikayla.
Papazı vermeyiz dedik? Verdik.
O katile Cemal Kaşıkçı’nın hesabını sormadan bu dosya vermeyeceğiz dedik?
Dosyalarla birlikte biz oraya gittik.
İsveç’in filanda NATO’ya girmesini kabul etmiyoruz dedik?
NATO’nun kapısında onları biz karşıladık.
Hükümet kanadında her gün ayrı bir söylem, ayrı bir çıkış; yelkovan hızla dönüyor;
Gelelim Muhalefete;
Başta ana muhalefetin ne yaptığını, ne yapmak istediğini, kimse anlamış değil, hemen seçim diyorlar, en doğru tespit;
Bu kadar ekonomik krizin olduğu bir yerde elbette seçim istemek en doğru tespittir.
Peki reçeteniz ne?
Nasıl yapacaksınız? Hangi kadrolarla?
Ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu tek başına koca bir lokomotifi çekmeye çalışıyor ;
Ne yazık ki tek başınadır. Ne ili nede ilçeleri hiç kimsenin vagonları itmeye niyeti yok. Lokomotifin hızını rahatlatacak, genel başkanlarını rahatlatacak bir şey yapmıyor, sadece el atıp destek veriyormuş gibi görünüyorlar;
Kemal Kılıçdaroğlu memleket uçurumun kenarında diyor. Çaresi yok, hep birlikte buna dur demeliyiz diyor. Yanındakiler de ee ben ne olacağım diyor. Onların da hakkını yemeyelim çok güzel fotoğraflar çekip sosyal medyalarında paylaşıyorlar;
“O zaman geri sar makinist; 68 ruhuna şu filmi geri sar; Denizlerin aşkına geri sar’’ deme zamanı…
Kılıçdaroğlu iktidar olmak istiyorsa bunu mutlaka yapmak zorunda, yoksa yarın tek başına yürüyecek. Çünkü yanındaki sağındaki solundaki önündeki arkasındaki kimse gelmiyor, herkes bir sonraki hesapların peşinde. Milletvekilleriniz ben bir dahaki listeye nasıl girerim hesabı içinde.
Belediye Başkanlarınız tekrar aday olmanın hesaplarını yapmakta. Sanki babasının bağında bağ bağışlar gibi eşine dostuna halkın parasını peşkeş çekmekte.
İl başkanlarınız ben Vekil olabilir miyim, bu fırsatı kaçırmamam gerek. O da olmazsa mutlaka bir yerde Belediye Başkan Aday Adayı olup büyük şehirde bir meclis üyesi olursam yeterli.
İlçe başkanlarız onların ne istediklerini onlar dahi bilmiyor, kafaları çok karışık.
Sn. Kılıçdaroğlu yol yakınken gelin bunu yapın, vurun neşteri;
Kimseye güvenmeyin, kimseye kefil olmayın,
Siz dürüstsünüz, siz çalmayı bilmezsiniz.
Damadınız Bakan, oğlunuza da vakıf kurmazsınız.
Siz halkın refahından başka bir şey düşünmezsiniz;
Sizin ülke kalkınmasından başka bir hesabınız olamaz.
Yalnız değilsiniz. Arkanızda milyonlar var. Onlara güvenin onlara sırtınızı yaslayın;
Etrafınızda gezinen, tek amaçları kendi koltukları ve kirli amacı olanlardan kurtulun. Vurun neşteri, zamanı geldi geçiyor.
Sizin çok doğru bir tespitiniz vardı. Bazı il-ilçe binalarının kapılarına kilit vurursak oyumuz artar demiştiniz; Çok doğru bir tespit inanın. Oyunuz eksilmez aksine artar. Bir fırsat doğdu. Gelin bu fırsatı sağlam bir şekilde dönüşüme kavuşturun. Bataklığa kim bulaşmışsa başta en yanınızdakilerden başlayın temizlemeye; inanın o zaman asla yalnız yürümeyeceksiniz. O zaman milyonlar arkanızda sel olup akacak.
Hasan Hüseyin Korkmazgil’in bir şiiri ile noktalayalım.
Eti geçti duydun mu?
Bıçak Kemikte
Duymadınsa duy artık
Behey Allahın kulu, bıçak Kemikte
Duy da Silkin n’olursun
Ne biçim uyku bu
Bıçak kemikte