Yine yüreklere ateş düştü. Birçok ocak kara kış yaklaşırken söndü, buz tuttu. Ülkemizin önlenmeyen iş felaketlerine bir yenisi daha eklendi ve Bartın şehrimizde bir maden ocağında meydana gelen patlama sonucu ilk belirlemelere göre kırktan fazla emekçi hayatını kaybetti.
Devlet ricali derhal olay bölgesine akın etti madenci baretlerini de başlarına geçirip demeçler vermeye başladı. Söyledikleri bu topluma hiç yabancı değildi ve olay aynı vicdansızlıkla “Kader” olarak nitelendirdiler.
Saraydakilerin kaderi ballı börekli bir yaşam iken her nedense emeçinin fıtratına yine ölümler yazıldı. Verilen görüntü buram buram samimiyetsizlik akıyordu. Ekranların başında reisicumhur arkasında ise az bir zaman önce yoldaşlarını / mesai arkadaşlarını toprağın altına gömmüş olan emekçiler…
İnsan sormadan edemiyor ölümler için hiç bir çare bulamayanlar ile canları sudan ucuz emekçiler hayatın hangi evresinde aynı kare içerisine girebilir?
Burası Türkiye bizim toplum Stockholm sendromuna kapılmış durumda. Hiç bir önlem almayan, madenden tıka basa rant doldurandan yana olanlar halen bu ülkede büyük bir destek görüyorsa bu durum ancak bir araştırma konusu olabilir.
Muhalefetin durumu da pek iç açıcı değil. Verilen fotoğraflar dışında ne gibi bir yol haritaları var tam olarak bilen yok. Çünkü emekden emekçiden kopmuş durumdalar. Onlarca katlı yüksek binalardan, parti merkezlerinin klimalı manzaralı odalarından iş cinayetlerine ne katkı sunulabilir insanın aklına gelmiyor.
Kısacası yine ciğerimiz dağlandı. Acil biçimde yakın gelecekte iş cinayetlerinin önlenmesine dair gerekli adımlar atılmak zorunda. Dünya’da bu kadar çok canına kıyan başka bir ülke yoktur. Olsa da onlara ne ülke ne devlet denebilir.
İnsanını yaşatmayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu iktidarı devirecek muhalefet göçükteki madenciye el uzatan bir anlayışla gelebilir. Başka yolu yok.