LİDER Mİ? GENEL BAŞKAN MI?

0
251

Lider olmak kolay değil. Lider bazen dayak yer, bazen haksızca eleştirilir, bazen de hak etmediği lafı işitir, önüne onlarca engel konulur. Liderin görevi onları bir bir aşmaktır. Kavga etmeden, kırmadan, dökmeden menzile varabilmektir. Konuşmayı bildiğiniz kadar, dinlemesini de bileceksiniz.

Sayın Özgür Özel, dün bir bugün iki daha sizi kimse eleştirmeden, siz çok çabuk havaya girdiniz. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun size emanet ettiği grup başkanlık koltuğunu bırakmadınız ve o emanet koltukla bize sopa göstermeye başladınız. Yakışmadı size Sayın Özgür Özel. Yakışmadı size… İzmir İl kongresinde gördük ki lider olmak için henüz hazır değilsiniz ancak Genel Başkan olabilirsiniz. O da size sadece koltuk kazandırır. Genel Başkan adaylığı sizi çok çabuk havaya sokmuş. Unutmayın sayın Özel, çok şişirilmiş balon çabuk patlar. Siyaset yapmak istiyorsanız, bu dili kullanmayınız. Cumhuriyet Halk Partisi’nin ikinci yüz yılı için size de yakışır bir söylemle, ona yakışır bir dil seçmelisiniz yoksa yarın çok geç olabilir. O salonda yapmış olduğunuz konuşmada kullandığınız dille, orada bulunan cefakâr, vefakâr Cumhuriyet Halk Partili emektarları üzdünüz. Bu da yetmedi, çıkıp bir de açıklama yaptınız.

“Orada slogan atanlar 15-16 kişilik bir gruptu ve onlarda partili değil, dışardan getirtilmiş kişilerdi.”

Partili olmayan birinin o salonda ne işi vardı peki? Siz daha kendinizi tanımıyorsunuz, kim olduğunuz unutmuşsunuz ve hala genel başkanlığı temsil eden grup başkanlık göreviniz var. Bu dediğiniz doğruysa, bu durumun daha da vahim olduğunu gösterir. Mecliste genel başkanı temsilen, grup başkanı partisinin il kongresinde konuşma yapıyor ve dinlemeye partili olmayan yabancılar gelmiş. Bu ne demek biliyor musunuz? Sekiz yıldır yaptığınız yöneticilik ve partinin geldiği nokta vahimin de ötesi. Yapmayın sayın Özgür Özel. Yüz yıllık partiye haksızlık ediyorsunuz. Siz sekiz yıldır bu partide yöneticilik yapıyorsunuz. Bu suça sizde ortaksınız. Yapılan bunca yanlışı görmediyseniz veya görmezden geldiyseniz bu daha büyük hatadır. Çıkın, payınıza düşen bu suçun hesabını verin. Şimdi size sorarım, aday belirleme komisyonunda ben yoktum dediniz. Size hak veriyorum. Peki etrafınıza baktınız mı? Mesela, Veli Ağababa kimdir? Görevi neydi, kaç komisyonunda görev aldı? Suçu yok mu? Mesela Bülent Tezcan kaç aday belirleme komisyonunda yer aldı? Mesela Onursal Adıgüzel aday belirleme komisyonda görev aldı mı? Mesela Seyit Torun hangi komisyonda yer aldı? Bu suça ortak değilim diyorsunuz. Unuttuğunuz bir şey var. Bu suça bulaşanların hepsi sizinle yol yürüyor. Bu suçu işleyenler sizin ortağınız olduğuna göre unutmayın ki bu da sizi yardım ve yataklık suçuna konumlandırır. Bir parti emekçisi olarak, bu suça ortak olmamak için bunları yazmak benim görevim. Bu yol, yol değildir. Bu yol ile iktidar olamayız. Ben partimden lider çıkmasını istiyorum, genel başkan değil. Evet ikinci yüzyıla girdiğimiz şu günlerde herkes yeni bir şeyler duymak istiyor. Tutum belgesi değil. Bizim tutum belgesine ihtiyacımız yok. Bizim güvene ihtiyacımız var. Birbirimize güvenelim yeter. Güven olmadan hiçbir şey inşa edemezsiniz. Tutum belgenize baktım kısa/ orta/ uzun vadede hiç bir şey bulamadım. Bir hazırlığınızda yok. Yolda dizilen kervandan bir şeyler beklemeyin. Yol yakınken kırmadan, dökmeden, ötekileştirmeden, parçalanmadan toplanmış bir örgüt ile yola devam edin. Yıllardır böl parçala yöntemiyle büyümeye çalışıyorsunuz. Büyüme esamisini göremediniz. Yerel seçimlere bu kadar kısa süre kalmışken, bu kavga niye?

“Küçücük olsun, benim olsun” anlayışından kurtulmadan, iktidar olamayız. Daha da küçülmeye kalkmayın. Bu enkazın altında kimse kurtulamaz. Bunun hesabını kimse veremez. Çocuklarınızın yüzüne bakamazsınız.

Kalın sağlıcakla.