Milyonlarca insanın günlük yaşamında keyifle tükettiği, hatta bir rutini haline gelen kahve tüketimi dozunda olduğunda inanılmaz faydalı bir içecek. Soğuk/sıcak birçok farklı şekilde tüketilen keskin lezzetli bu tat, sohbetlerin vazgeçilmezi dahası sosyalleşme aracı haline gelmiştir. Dünya ile birlikte ülkemizde de trendi hızla artan bu içecek neredeyse bir sektörü ayakta tutar halde. “3. nesil kahveci” konseptli dükkanlarla kolay ulaşılabilir ve tüketilebilir olması da sektörü canlanmasına yardımcı olmuştur.
Ülkemizde de tarihi yüzyıllar öncesine dayanan kahve Yemen’de ilk kez 13. yüzyılda ortaya çıkmıştır. İlk olarak fırınlanarak kullanılan kahve; keçilerini otlatmaya götüren bir çobanın, yorgun keçilerinin kahve ağacındaki meyveleri yemesiyle canlandığını farketmesi üzerine keşfedilmiştir. Ülkemizde özgün bir geleneğe sahip olan Türk kahvesi, Yemen’den Mekke ve Medine’ye oradan da seyyahlar aracılığıyla İran’a, Mısır’a ve Türkiye’ye yayılmıştır. Türk’lerin kahve ile tanışıklığı iki rivayete dayanıyor. Bunlardan ilki 1554 yılında Suriye’li iki girişimci tarafından İstanbul’a getirilmesi, ikinci rivayet ise Yavuz Sultan Selim zamanında Yemen Valisi Özdemir Paşa’nın İstanbul’a getirmesi ve sarayın kahve ile tanışması. Saray mutfağında günden güne kahveye ilginin artması ile ülkede de giderek yayılan bir kültür haline gelmiştir. Türk’lerin cezve ile yepyeni bir hazırlama ve pişirme metodu kullanması ile de 1554 yılında Tahtakale’de ilk kahvehane hizmete açılmıştır. İstanbul’a gelen Venedikliler sayesinde Venediğe ulaşan kahve oradan da Avrupa’ya hızla yayılmıştır. Ülkemizde de zamanla dibek, menengiç, süvari, kumda gibi farklı tat ve pişirme yöntemleri geliştirilmiştir.
KEYFİNİN YANINDA ŞİFA DEPOSU
Sağlığa faydaları saymakla bitmeyen kahve; doğru şekil ve dozda tüketildiğinde hem zihinsel hem de fiziksel olarak bir çok hastalıktan koruyor. Antioksidan ve biyoaktif bileşenleri bol miktarda içeren besinlerden biri olan kahve, ruhsal ve bilişsel fonksiyonlar başta olmak üzere sağlık durumunu iyileştirmeye yardımcı oluyor. Enerjiyi arttırması, zihin açması, vücuda zindelik katması gibi etkileri bilinse de, faydaları bunlarla sınırlı değil. Cilt bakım ürünlerinde de sıklıkla kullanılan kahvenin zekayı güçlendirdiği somut araştırmalarla kanıtlanmıştır. Yağ yakımına yardımcı olması ve metabolizmayı hızlandırmasıyla diyet listelerinin de vazgeçilmezi olmasını sağlamıştır. Özellikle egzersiz öncesi tüketildiğinde fiziksel performansı arttırmaya da yardımcı bir ek besindir.
İtalyan araştırmacılar kahve tüketmenin karaciğer kanseri riskini yaklaşık %40 oranında azalttığını belirterek, günde üç fincan kahve tüketiminin karaciğer için çok etkili olduğunu öne sürmüşlerdir. Besin değeri oldukça yüksek olan kahvenin bir fincanında, içerdiği riboflavin (B12 vitamini) ile günlük gereksinimin %11’ini, pantotenik asit (B5 vitamini) ile %6’sını, mangan ve potasyum mineralleri ile %3’ünü, manganez minerali ve niasin (B3 vitamini) ile günlük gereksinimin %2’sini karşılamaktadır. Alzheimer, parkinson, ve demans hastalıkları başta olmak üzere; kanser, Tip2 diyabet, karaciğer hastalıklarını da önlemede yardımcı olduğu tıp dünyasında kabul görmüştür.
HER ŞEYİN FAZLASI ZARAR
Saymakla bitmeyen faydalarının yanında doğru ve orantılı tüketilmediğinde kahve, yanında kullanılan krema ve şekerlerle başlı başına bir zehire de dönüşmektedir. Haddinden fazla tüketildiğinde kalp ritmini bozduğu ve taşikardi gibi rahatsızlıklara neden olduğu biliniyor. Var olan mide rahatsızlıklarının da kötüleşmesini tetiklemekte. Aşırı kahve tüketiminin vücutta sıvı kaybına neden olabildiğini savunan bir kısım doktorlar yine migreni de tektikleyen unsurlardan olduğunu öne sürmüştür. Doğurganlığı da olumsuz etkilediği araştırmalar arasındadır.