Seviyoruz, sevilmiyoruz. Tükeniyoruz.
Bağıramıyoruz, susuyoruz. Tükeniyoruz.
Haksızlığa uğruyoruz, baş edemiyoruz.
Tükeniyoruz.Kızıyoruz, küsüyoruz. Tükeniyoruz.
Baktığınız zaman hep eksilen biz oluyoruz. Eksildikçe de tamamlanmak için tüketiyoruz. Alıyoruz, alıyoruz ve daha çok alıyoruz. Harcıyoruz. O da yetmiyor doğaya saldırıyoruz. Cebimizdeki 2 sokak sonra tükeniyor çünkü. Tamamlanmak istiyoruz oysa ki. Biraz anlaşılmak istiyoruz. Biraz dinlesinler bizi istiyoruz. O yüzdendir ki sosyal medyada başlatılan eleştirilere katılıyoruz. Ama kalkıp sokağın aşağısında olan tepki yürüyüşüne katılmıyoruz. Asıl kızmamız gerekenlere kızamadığımız için tepkimiz de geçici ve öfkeyle oluyor çünkü. İçimizde olan eksikliği dışımızla tamamlamaya çalışıyoruz çoğu zaman. Yaranın içeride olduğunu inkâr ediyoruz.
Pandemi sürecini tüketimimize bahane yapıyoruz. Dışarı çıkamadığımız hâlde sayısız ayakkabı, çanta alıyoruz. Bir sene evde kalıyor o. Bir sonraki sene de kutusuyla çöp oluyor eski sezon diye. Kendimize verdiğimiz zarar yetmezmiş gibi bir de canlılara, doğaya zarar veriyoruz. Doğal kaynakları hunharca kullanıyoruz. Ankara’da yapılan su kullanımı testinde barajda sadece 120 günlük kullanılacak su kaldı haberini okuyoruz ama ‘banane o az kullansın bana daha çok lazım’ diyoruz. Sonunda zararın bize de geleceğini idrak edemiyoruz.
Söylenenler yalanlara, atılan palavralara da inanıyoruz. Beyinlerimizi de tüketiyoruz belli ki. Yapılanla söylenen eşleşmiyor ama biz yine de doymuyoruz. Daha çok diyoruz. Kadın insan olmaktan çıkarılıyor, araca dönüştürülüyor, daha ne olduğunu bilmeden iyi oldu diyoruz. İnsanlığımız da tükeniyor yani. Oysaki sevgi kurtaracak her şeyi. Acıyı, hastalığı, tükeneni, eksik hissedeni, seni, beni, herkesi. Küçük bir çocuğun da dediği tek tükenmeyen şey sevgidir, şeker mi ki, su mu ki bitsin sevgi. Sevgiyle kalın can okur.