İRAN’DA NELER OLUYOR?
İran tarihsel öneme sahip bir ülke.
Geçmişten günümüze kadim bir medeniyeti oluşturduklarını göz önünde bulundurmak gerekiyor. Büyük İskender henüz daha fetihlerine başlamadan önce İran köklü ve güçlü bir medeniyetti, Kenan elinde Yahudilerin hakimiyeti sürerken, İran toprakları üzerinde uçsuz bucaksız Akamenid İmparatorluğu hüküm sürüyordu.
Emevi Zalimliği Şam’dan bölgeye sıçrarken zulmün sonunu yine İran topraklarından çıkan Eba Müslüm isimli bir komutan sonlandırdı.
Bize doğru gelecek olursak Osmanlı Avrupa’da zaferlerine yenilerini eklerken İran’a karşı her zaman temkinliydi.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda İran bölgenin önemli bir ülkesi olarak ülkemiz ile dostane ilişkiler geliştirdi. En nihayetinde Dünya iki adet kanlı savaş geçirirken İran Emperyal kuvvetlerin başlıca mücadele sahası oldu. Sovyetler birliği ile Batı bloku kozlarını İran üzerinden paylaştı.
Fakat İran tarihindeki en büyük kırılmayı belki de Şah Rejiminin çürümesi sonucu “Mollalar” tarafından devrilmesi sonucu yaşadı. O güçlü kadim ülke gitti yerine bağnaz yobaz, İslam’ın hangi anlayışını temsil ettiği belli olmayan bir ideolojik güruh tarafından teslim alındı.
Teslim alındı ancak Dünya ile hiç bir zaman entegre olamadı. Denilebilir ki İran’ın tarih boyunca bu derece izole edilmesi görülmemiştir.
Bu söylemden asla Şah rejiminin daha evla olduğu anlamı çıkartılmasın. Sadece daha baskıcı bir rejimin İran halklarına yaşattığı baskı, zulüm ve acılar.
Sadece yaşam şartlarına değil, özgürlüklerin her türlüsüne karşı bir rejimden söz ediyoruz.
İnsanların nasıl giyineceklerine, nasıl yiyip içeceklerine, neyi izleyeceklerine, hangi sosyal mecraları kullanabileceklerine ez cümle nasıl yaşacaklarına karar veren bir teokratik düzen hüküm sürmekte.
Bunun sürdürülebilir olmayacağını anlamak için İran’da yaşamaya gerek yok. Bunun kabul edilemez bir yaşam olduğunuanlamak için insanların doğasına bakmak yeterli olacaktır.
İnsanlar özgürce yaşamak isterler. Ruhlarında kanatları vardır. Merak ederler, etkileşime girerler, kendilerini göstermek isterler, alışverişe dalarlar, resimlere bakarlar. İnsanlar çağımızda artık önüne geçilemeyecek derecede sosyal varlık haline gelmiş durumdalar. Bu insani isteklerden başka bir arzusu olmayan gencecik bir kız Mahsa Amini başörtüsü takmadığı için acımasızca katledildi. Daha yaşanacak nice yılları olan hayatının baharında bir insan yaşamdan söküp alındı. Bu ne ilk idi ne de son olacaktı. Artık hiç kimse bu acıları kaldırabilecek durumda değil.
Buna zincir vurabilecek çılgın rejime şaşırmamak mümkün mü?
Elbette değil. Değişim çanlarının eninde sonunda çalacağı belliydi.
Gönül isterdi ki bu değişim rüzgarını İran’lılar tamamen kendileri estirsinler. Hatta belki çok iyimser olacak ama Mollalar bu kadar yeter deyiversinler. Gençlere kıymadan, insanları Behiç (ahlak polisleri) dövdürmeden gerçekleşsinler. Ama ne mümkün? Gücü eline geçiren zorbalığa başvurmaktan hiç çekinmedi.
Tam da şu anda İran’da yaşanan ayaklanmaya bakılacak olursa insanların artık içlerine sığmayan isyanları gencecik bir kadının polisler tarafından darp edilerek öldürülmesiyle dışarı taştı.
Bundan sonra ne olur?
Bundan sonra artık mollalar akıntıyı durduramazlar. İçeriden esen bu fırtınayı dışarıdaki kaynaklarda destekliyor. İran’ın dünya genelinde hatırsayılır bir Diyasporası (göçmen-muahcır) kesimi olduğu düşünülürse. Bu isyan dış destek de bulur. Hali hazırda emperyalistlerin de ağzının suyu akar. Onlar da işin ucundan tutar. Olayı sadece romantizme bağlamak ve gençliğin-özgürlüğün pürüpak kalkışması diye isimlendirmek safdillik olur. Olay elbette küresel güçler tarafından da kaşınacaktır.
Başta ABD ve İsrail olmak üzere Batı el birliğince molla rejiminin elinden İran’ın konrolünü çekip almak isteyecektir. Bunun emaresini Elon Musk’ın Amerikan yönetiminin de izniyle Starlink Uydularını kullanıma açmasında gördük. Bunun arkasını da getireceklerdir.
Batı için İran bir tehlike, Doğu için bir güç, bizim için bir komşu içinde milyonlarca soydaşın da yaşadığı bir ülke. Temennimiz daha fazla kırılıp dökülmeden köklerine yakışan modern, demokratik bir hukuk devletine özgürlüklere açılan bir ülkeye dönüşmesidir. İnançlı inancını yaşasın, özgürce yaşamak isteyen de hayatın keyfini çıkarsın. Kardeşce hep birlikte. Aydınlık bir İran sadece bölgeyi değil Dünyayı da olumlu etkileyecektir.