
HERKESE DÜŞMAN CHP’Li!
CHP içerisinde bir kesim var ki herkese düşman.
Kendi partisine, Kürtlere, Alevilere, Suriyelilere, garibana-yoksula, solcuya, dindara…
Ez cümle herkese düşman.
Ne yaparsan yap bitmez içindeki düşmanlık, kin ve nefret…
Öylesine de korkaklar. Ne söyleyebiliyor ne de susabiliyorlar. Halk arasında bir yarım ağız konuşmak deyimi vardır ya tam da o misal. Kendi vicdanına da el pençe divan duruyorlar mı? O da tartışılır. İyilik ile kötülük arasında medcezir hallerindeler.
Saklandıkları büyük insanın gölgesinin karanlığını içinde siyahlaşan ruh hali içindeler…Girerler Atatürk’ün gölgesine, girerler darbecinin cuntacının gölgesine, güçlü olanın değirmenini çevirir, zayıf olanın ununu öğütürler. Anlarlar mı peki sözde bağlı oldukları insanı? Asla. Anlayabilmeleri için bir ağaç kesilmesin diye konakları kaydıran, kadınlar için toplumu altüst eden, düşman bayrağını serildiği yerden kaldıran, çocuklara bayram hediye eden, ülkedeki bütün kesimleri karanlıktan aydınlığa çıkartmak için ömrünü vakfeden insanın yaptıklarına bir bakmaları gerekir. Bakmazlar, bakamazlar!
Oysaki eleştirdikleri din bezirganlarının yaptıklarının mislini öte yakanın değerleri üzerinden yapmaktan bir an olsun geri durmaz, takiyye ve düzenbazlığın okyanusuna dalarlar.
Vururlar bunlar; güçsüze, mücadele edene, hayatta kalmaya çalışana, empati ile yaklaşana, barışı savunana, ülkesi için mücadele edene.
Nefret ekenlerin yeni hedefi kendi tanımlamaları ile “Yeni CHP”. Yeni demeleri içinde kendilerinden olan bir şey görmediklerinden. Onlarca yıldır karanlığın içine hapsettikleri kurucu partinin yeniden iktidara gelmesini istemediklerinden. Yeniye olan düşmanlıkları, eskiye olan, çürümüşe olan, bayata olan özlemlerinden. Alırlar gez göz arpacık nişanı Kılıçdaroğlu’na ve basarlar tetiğe hiç tereddütsüz.
Çünkü kabullenemedikleri bir figür vardır o tapusunu üzerilerine almaya çalıştıkları partinin. Siyaset, ideoloji işin bahane kısmıdır.
Bir yandan, Eski CHP’yi mumla, özlemle ararlar.
Diğer yandan toplumun çoğunluğunu ötekileştirmeyi özler bunlar. 28 Şubatları özler,
tankın topun sokağa çıkmasını özler,
baraj altı kalıp parsayı kendi aralarında bölüşmeyi özler,
kürdün-alevinin-romanın kısacası kırılıp düşenin yerde kalmış cesedini özler.
O nedenle vurur da vurur .
Ağzındaki çıkartmadığı baklayı, savuramadıklarını, saklandığı yerden güvercin tuzağı misali kurar.
Nafile be güzel kardeşim.
Ne senin anladığın değerler sana gerçeği anlatamıyor ne de senin yüzleşemediğin korkuların.
Bu ülke karanlıktan aydınlığa çıkacaksa birgün iktidardaki kan emicilere karşı mücadele ile değil asıl sana karşı topyekün bir yüzleşme ile çıkacak.
O gün geldiğinde kalırsa bir nebze vicdan kırıntısı ve onur belirtisi yine gel oturalım aynı gökyüzünün altında yaşamın ucundan tutalım hep beraber.