GECENİN BİR VAKTİ
Gecenin bir vakti, canım sıkılmıştı.
Ve yazın o bitmek bilmez bunaltıcı sıcağından kurtulmak istedim.
Kendimi insan kalabalığına attım.
Yolda yürürken kendimle baş başayım.
Rüzgarın ılık esen, tatlı esintisine kendimi bıraktım.
Bir yandan da insanları süzüyorum.
Bazıları öylesine konuşmaya dalmıştı.
İki adam, önceki kişiyi trans geçip az kalsın bana çarpacaktı.
Ani bir manevrayla beni teğet geçti ve rahat bir nefes aldım.
Geçip yollarına devam ettiler, arkalarına bile bakmadan.
Nezaketen boşa bir özür beklerken, hiç oralı bile olmadılar.
Uzunca bir yolu seçtim; yürürken çabuk bitmesin istedim.
Zamanı dışarda geçirip biraz da insan kalabalığına karışmak, rahatlayıp nefes almaktı isteğim.
Pek kayda değer bir şey bulamadığımdan umarsızca bakınmaya devam ettim.
Genellikle çoğu zaman ayağım beni kitap satan Dersimli adamın oraya taşır.
Adamı ilk gördüğümde uzun saçları, giysileri ve takılarıyla, Kızılderili havası vermişti bana.
İrice, hafif öne eğik bir silueti vardı.
Öyle ki birazdan halka ateşinin etrafında dans edecek gibiydi.
Transa geçip tanrılarına yakaracaktı adeta.
Oradan ayrılırken ben sessiz, insanlar avaz avaz konuşurken,
Bir yandan da gökyüzünün ne kadar berrak, parlak ve güzel olduğunu fark ettim.
Yıldızlarınsa elimi uzatsam yakalayacağım havasındayım.
Çocuklar, çocuksu hareketleriyle koşturup çarpışırken,
Bazen düşüp, çoğu kez salya sümük ağlamaklı annesine doğru koştuğunda sıcak bir karşılama beklerken, -hoş, nafile-
Karşısında hiddetlenmiş, sinirden köpüren gözlerle karşılaşır.
Oysaki o anda azarlanmak yerine şefkatli kollar bekliyorken, koştuğuna ve yaralanıp annesine sığındığına pişman olur.
Boynu eğik bir şekilde tekrar arkadaşlarının yanına koştu.
Kendimle iç hesaplaşmalarım bitmemişken,
Ben yine dalgın, aval avalım etrafa karşı.
Düşünceler beynimde para sayma makinası hızında.
Hep yaptığım gibi, önüne ve arkasına koyup sıralayamadığım karmik düşüncelerin içinde hapsolmuşum.
Bedenim dışarda ve ben astral bir yolculuğa çıkmış gibiyim.
İnsanlar, önümden sağımdan solumdan geçiyor.
Çoğunu görüyorken bir çoğu yokmuş gibiler.
Bazılarını önemsiyorum.
Öyle biri vardı ki, odak noktam o oldu.
İster istemez gözlerim kenetlendi o iki noktada.
Bir anne ve belli ki küçük bir oğlan bir çocuğu…
Önce arkamdan sesleri duyuldu.
Yaklaştıkça gülüşmeleri hoşuma gitmişti.
Bir ılık suyun ırmağa akışındaki ahenkli sesti kulağıma gelen sanki.
Yanımdan hızla geçip gittiler.
O anda şaşkınlığımı gizleyemedim.
Arkamdaki görüntüyle önüme geçen görüntü bambaşka!
Bir sakat arabası, anne ve oğlu…
Annenin ayaklarının var oluşunu net göremedim.
Çocuğunu kucağına almış, küçücük bir akülü arabada.
Şen kahkahalarla konuşa konuşa, kimseye aldırış etmeden gidecekleri yere hızla varmak için tekerlek yerine ayaklarıyla koşuyorlardı sanki.
Bense kafamda ve içimde yer etmiş bütün olasılıkları kaldırıp çöpe attım.
Dün, bizim buralarda meşhur olan gece pazarına uğramak istedim.