CHP ÜZERİNE DÜŞEN GÖREV
Bilindiği üzerine CHP yapı olarak ülkenin kurucu iradesinin ortaya koyduğu ilkeler üzerinde yükselmiş bir omurgaya sahiptir. Partinin irili ufaklı bütün kürsülerinden hararetle haykırıldığı üzere gerçekten de parti en kaliteli deri koltuk takımlarından oluşan lokallerde veya bürolarda değil tam tersine kan, emek ve fedakarlığın filiz verdiği çorak topraklarda, yoksul çadırlarda, gariban kasabaların köhne binalarında kurulmuştur.İdeolojik tohumlar Avrupa geleneğinin de etkisiyle kimi zaman otel lobilerinde kimi zaman askeri ateşeliklerde bazen de ordu karargahlarında alınmış olması tali bir etken olarak kabul edilmelidir. Ülkeyi kurtuluşa taşıyan kadroların görece elit ve entellektüel olmaları buna gerekçe gösterilebilir. Son tahlilde Kurtuluş Savaşı çıkış momenti itibariyle halkın kitlesel bir müdahalesi değil ordu ve aydın kesimin ortak girişimi sonucudur.
Zamanlama olarak ele alınacak olursa; CHP Emperyalizm pençesinin bütün dünyayı kasıp kavurduğu bir anda, insanların birbirinin boğazladığı savaş meydanlarında fikren ortaya çıkmış ve sonrasında da kurtuluşun kuruluşa evrildiği ortamda hayat bulmuş ve tarih sahnesindeki yerini almıştır.
CHP’yi günümüzde diğer partilerden farklı kılan da işte bu varoluş hikayesidir.
Bu bakımdan CHP bir siyasi organizasyondan, bir yapıdan daha ziyade yıllarca sömürünün ağır ağır kemirdiği toprakların ve üzerinde yaşayan halkların makus talihini de yerle bir eden, bu kötü kadere rağmen iyisi-kötüsü, eksiği-bütünü ile halkın iradesini ortaya koyan CUMHURİYET Devrimleri ile yoğrulan ve nihayetinde “kuruluş felsefesi ve ruhunu yansıtan bir düşünceler ve ilkeler bütünüdür.”
Cumhuriyetçi, devrimci ve anti-emperyalist olmak denklemi CHP’nin dünyada eşine az rastlanır partilerden biri olmasını da sağlamıştır. Dünyada bir çok ülkede başlangıç aşamasında veyahut sonrasında içinden çıktığı halkın ve dolayısıyla da ülkenin kaderini değiştiren birçok siyasi organizasyon mevcuttur. Ancak halkın partisi olma gayesiyle çıkan CHP sahip olduğu kök ve ideoloji ile diğer tüm örneklerden başkalaşmaktadır.
Kısmi benzeşme nedeniyle; ABD ele alınacak olursa Amerikan demokrasisi tarihin en acı sahnelerinden birinin sonucudur. İngiltereye karşı verilen bağımsızlık mücadelesi ülkenin ana omurgasını oluşturmakla beraber politik düzlemde yeteri derecede sağlam ve stabil bir form alamamış, demokratik zeminin inşaası mümkün olmamıştır. ABD’de günümüzde örnek gösterilen demokratik yönetim şeklinin sağlıklı biçime dönüşmesi için oldukça kanlı bir iç savaşın yaşanması gerekmiştir.
Yaşanan kanlı savaşın aktörleri de ülkenin siyaset merkezleri olan iki parti olmuştur. Cumhuriyetçiler ve Demokratlar şeklinde olgunlaşmış iki başlı demokratik sistemin ana unsurlarının geçmişte bir iç savaş süreci ile karşı karşıya gelmesi ve bu savaşın Cumhuriyetçiler eliyle köleliği kaldıran ve ülkeyi bütünleştiren bir sonuca gitmesi dünya demokrasi tarihinde önemli bir örnektir. Burada da başka bir kuruluş hikayesi gizlidir ancak bu örnekte günümüzde anlayış olarak iç içe geçmiş iki siyasi yapının aynı ekonomik sistem ve sermaye yapısına dönüşümlü olarak hizmet ettikleri gözlemlenebilir. Geçmişte köleliği kaldıran ve özgürlüğü tesis eden Cumhuriyetçi Lincoln anlayışının günümüzde kongre basan Trump çizgisine evrildiği tarihe not olarak düşülmelidir.
Bu açıdan ele alınacak olursa kurtuluş mücadelesi sonrasında Tek Parti rejimi ile kuvvetli bir idarenin yerleşmesi yine aynı kuvvetli idare eliyle (ve kaynağından) çok partili demokratik sisteme geçmiş olması ile sonuçlanmıştır. CHP ortanın solu ile Halkçı programına bağlı kalmış, demokrasi naraları ile gelen sağ partiler ise anti-demokratik ve kapitalist/feodal bir çizgiye saplanmışlardır. Ülkenin CHP eliyle demokrasiye geçmiş olması günümüzde sol-sosyalist-liberal-muhafazakar topluca diğer siyasi kesimin halen fazla yanaşmadığı, hakkını teslim etmediği bir başka konudur. Her konuda cesaret timsali olanların bu konuda kafalarını kuma gömmeleri Türkiye siyasal arenasında acınası bir iki yüzlülükten öteye geçmediğini belirtmek gerekir.
Sonuç olarak bu noktada ABD örneğinde olduğu gibi bir kutupsal değişkenlik Türkiye siyaset düzleminde CHP ve sağ çizgide yoktur. Kurucu parti ve çok partili sistemin diğer elemanları çizgilerinde kalmışlardır. Günümüzde sağ kesimin yoksul ve dindar tabanın da desteğiyle geniş bir yelpaze halinde AKP çatısı altında toplaştığı tespit edilebilir.
Kuruluştan aydınlanmaya doğru…
CHP’nin kuruluş felsefesi ve ideolojisi partinin temel dayanağıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün bağımsız ve aydınlanmacı çizgisinin bir yansıması olarak parti ilkeleri Halkçılık, Devrimcilik, Cumhuriyetçilik, Laiklik, Devletçilik, Milliyetçilik ilkeleri “Altı OK” içerisinde kendisine yer bulmuştur. Partinin kuruluşundan bu yana bir asır geçmesi nedeniyle doğal olarak partinin ilkeleri de çağa göre evrimleşmiştir. Bu dönüşüm bilhassa Devrimcilik ilkesinin de yansımasıdır. Değişimin ve dönüşümün olmadığı bir düzlemde Devrimcilik iddiası boş bir safsatadan ibarettir. Bu bakımdan kurucusunun da ortaya koymuş olduğu üzere parti değişimin uygulayıcısı olmak durumundadır. Tek partili sistemden çok partiliye geçiş çabaları her türlü kötü niyete rağmen başarılı olmuş ülkenin demokrasiye geçişi türlü sıkıntı ve pürüzlere rağmen tarihe altın harflerle yazılmıştır.
Dikkat edilecek olursa; Dünya tarihinde gücün mutlak hakimi tarafından paylaştırılması “mitolojik” sayılabilecek birkaç örnek dışında görülmemiştir. Tarihten örneklemek gerekirse; Osmanlı’da tahta çıktığı halde sınırlara dayanan düşmana karşı babasını idareye geri çağıran Fatih Sultan Mehmet’in çağrısı ve güç devri masalsı ancak romantik bir anekdottur. Nihayetinde geçici ve faydacıdır ancak işe yaramıştır.
Demokrasi aşamasına geçişi yenilgiye rağmen kabullenen bir anlayışın günümüzdeki yansımaları aynı paralellikte sürmektedir. Çok net görülmüştür ki; AKP eliyle yerleştirilmeye çalışılan rejim mayası tutmamış; ekonomik, demokratik, sosyal alanlar başta olmak üzere ülkenin bütün alanlarında çatlaklaklar oluşturmuştur. Ülkenin yaşamış olduğu bu yönetsel sarsıntı halkın bir sonraki seçimde Cumhuriyetin fabrika ayarlarına dönme isteği ile sonuçlanması mümkündür. Bu aşamada CHP’nin öncülük yaptığı ittifak kuvvetli bir Cumhurbaşkanı / tek adam rejimini ortadan kaldırarak “Kuvvetli bir parlamenter sisteme dönecektir.” Ülkemiz tarihinde bu aşama yönetsel erki halkın iradesine geri iade etmek anlamına gelmektedir. Gücün kontrol dışına çıkmış olduğu aşamada toparlayıcılık görevi tıpkı geçmişte olduğu gibi yeniden CHP’ye düşmüştür. Muhalefetin CHP öncülüğünde açmış olduğu Cumhuriyet kazanımlarının ayağa kaldırılması ve demokratikleşme bayrağı halkta karşılığını bulması muhtemeldir. Burada yapılması gereken geçmişte düştüğü anda ayağa kalkan, sorumluluk geldiği anda gereğini yapan kurucu iradenin “tarihsel hataları tekrarlamamasıdır. Geçmişte inançların baskılanması, demokratik hakların törpülenmesi, sınıfsal mücadeleyi etkisizleştirme, bürokrasinin oligarişye dönüştürülmesi gibi hataların tekrarı eskisinden daha büyük maliyetleri beraberinde getirebilir. Bu nedenle Cumhuriyet bu doğum sancılarını daha güçlü bir demokrasi, eşitlik, refah, adalet ve aydınlanma ile sonuçlandırmalıdır. Geçmişte mümkün olduğunu gördük. Gelecekte de mümkündür.
eren soydemir
13/09/2021