Bir gün Kaşgarlı Mahmut kendisine bir yüzük yapılmasını ister ve bu öyle bir yüzük olmalıdır ki, üzerinde yazana her baktığında, onu içinde bulunduğu durumdan ve duygudan çıkarması gereklidir. Yardımcıları ararlar, sorarlar, araştırırlar ve en sonunda bir derviş bulurlar ve gerekli cevabı dinlerler.
Bu derviş bir gün bir köye gider. Bu köyde iki tane zengin insan vardır. Bunlardan birinin evine gider. Zengin adam derviş için ziyafet hazırlatır onu çok güzel ağırlar. Derviş kalkarken adama, sahip oldukların için bol bol teşekkür et der. Adam da “bu da geçer” diye cevap verir. Aradan 3 yıl geçer derviş tekrardan aynı köye gider ve o zengin adamın bütün parasını kaybettiğini ve köydeki diğer zengin adamın yanında çalışmaya başladığını görür. Derviş için ziyafet sofrası kuramaz ama eski arkadaşının karnını doyurur. Derviş onun için üzüldüğünü söyler ama adam yine “bu da geçer” der.
Tekrardan geçen 3 yıldan sonra derviş aynı köye gider ve zengin adam ölmüştür ve bütün malvarlığını yanında çalışan eski zengin arkadaşına bırakmıştır. Derviş sevinir ve ne güzel tekrar zengin olmuşsun der. Adamın cevabı elbette değişmez “bu da geçer.” 3 yıl sonra derviş köye gittiğinde adam ölmüştür. Üzülen derviş arkadaşını ziyaret etmek için mezarına gider, mezarında ne yazıyordur tahmin edersiniz sanırım. Derviş şaşırır ve yoluna devam eder. 3 yıl sonra tekrardan arkadaşının mezarını ziyarete geldiğinde görür ki mezar yerinde yoktur ve sel alıp götürmüştür onu.
Her şey aynı kalacak gibi yaşıyoruz maalesef ve her şey bizimle sonsuza kadar kalacak gibi. Eşya da duygu da. Kalbimiz kırılıyor hiç geçmeyecek sanıyoruz aşk acısı bir daha sevemem, unutamam diyoruz ama geçiyor. Tekrardan belki aynı şeyi yaşadığımızda bir öncekinde söylediklerimizi unutuyoruz bile. Borca girip krediyle ev alıyoruz ve yıllarca uğraşıyoruz onu ödemek için hiç bitmez geliyor ama borç da bitiyor. Hatta gün geliyor beğenmez oluyoruz artık o evi, yetmiyor artık bize.
Unutuyoruz aslında gördüğümüz, duyduğumuz şeyleri hep. Deprem oluyor, insanlar ölüyor. Yas tutuyoruz ülkece, sosyal medyada otoriteye ve birçok şeye “kahretsin” diyoruz asimile olmuş Amerikan çevirimizle. Ölen insanın acısı da geçiyor sizin anlayacağınız. Kadın cinayetleri ayyuka çıkıyor, işsizlik tanımındaki değişiklikler sansasyon yaratır hâle geliyor, memleketimin dört bir yanından çok övündüğümüz “bize ters, örf âdetlerimize uymaz” denilen birçok olaya şahit oluyoruz ama o da geçiyor. (Buradaki bize ters kesimi de başka bir yazımızın konusu olsun) Denizin içinden gelen bir haberle her şey temizlensin isteniyor, su temizlik demektir ya ondandır diye düşünüyorum. Temizlik kısmını bilemem ama bu da geçiyor.
Talih yüzümüze gülüyor, piyango vuruyor bize diyoruz, şansa bakın ki atanıyoruz bir İl’e memur olarak ama bir kurşun bizi buluyor ve biz farkında bile olmadan o da geçiyor. Hayatımızın aşkını bulduk diyoruz evleniyoruz, mutluyuz yazısı da araba camının arkasına yapıştırılıyor ama bir sene sonra bir bakıyoruz ki, her şey değişmiş sevdiğimiz adam/kadın bambaşka birine dönüşmüş, mutluluktan eser kalmamış. Sanırım bu yüzden şairin de dediği gibi
“Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
O olmazsa yaşayamam.” Demeyeceksin.” Çünkü o da geçiyor.