BİZ OLABİLMEK!
Evet. Oldukça zor zamanlardan geçiyoruz.
Bir yanımız yoksulluk ve yokluk ile pençeleşirken.
Bir diğer yanımızı savaş vurdu.
Kimin haklı kimin haksız olduğu tartışmalarında ben daima çocukları haklı bulurum.
Bir ülkede veya bölgede çocuklar ağlıyorsa orada çocuklar haklı büyükler haksızdır.
Neden mi? Cevabı çok basit; unutmayalım ki bu dünyanın gerçek sahibi çocuklardır. Eğer gerçek sahiplerine aldığımızdan daha güzel bir dünya bırakamıyorsak şayet; koca koca insanlar olarak bir avuç yaşamı paylaşamıyorsak bizler haksızız demektir. Öncelikle bunu bilmek zorundayız.
Gündem savaş ile kaynayadursun insanoğlunun dünya üzerinde aklıselim bir yönetimi asla kuramadığı gerçeği ile karşı karşıya kaldık.
Ortaya çıkan gerçek gösteriyor ki en ufak bir kriz anında ne kendimizi besleyebilecek kadar yetenekliyiz ne de dünyayı tekrar barıştıracak kadar metanetli.
Batı ve doğunun çarpışması yine çok küçük bir zümreyi memnun ederken milyonlara ise sadece acı ve gözyaşı getirdi.
Kaybetmek ve kazanmak arasındaki en büyük fark insanın bu denklemin sonucundan nasıl çıktığıdır. Savaşları insanoğlu daha büyüklerini yaşamamak olarak ele almalıdır. Yani tarihten ders çıkartmalıdır.
Geçmişte yaşanan hiç bir savaşın insanlık deneyimi dışında bir faydasını görmedik. Ne insanlık ne de “bitkisi ve börtü böceğiyle” doğanın kendisi bu trajedyadan gülerek ayrıldı. Fakat insanlığı savaşlardan daha yıkıcı biçimde hırpalayan “umudun tükenmesi”dir. Savaşarak öldüremediğiniz milyarları gelecek kaygısını aşılayarak yaşayan ölüler haline getirebilirsiniz. Bu yıkım savaşın ve getirdiği ölümün kendisinden çok daha büyüktür.
Bu zorlu sınavı geçmek için hazırlanmak zorundayız. Emin olun bu kara bulutları dağıtmak zor değil.
Bu derece karamsarlığa iten bir gündem içerisinde insana ne iyi gelir? Elimizde sihirli değnek olmasa bile aklımızda ve bilincimizde bizi ayağa kaldıran “umutlu olmak” dediğimiz bir direnç özelliğimiz var. Bu kötü günlerin de bir gün geçeceğini düşünmek zor olabilir ancak imkansız hale gelmesine izin vermemeliyiz.
Geçmişte yaşadığımız Dünya Savaşları, salgınlar, kutuplaşmalar, katliamların şimdikinden daha kötü olduğunu unutmayalım. İnsanlık olarak iletişimin ve dayanışmanın daha üst seviyede olduğu bir dönem yaşıyoruz. Bilimsel alanda çığır açan gelişmeler de mücadelemize destek oluyor. Salgın ile mücadeleden başarı ile çıkmak üzereyiz. Kapitalist düzenin üzerine eleştirel biçimde gitmeye başladık. Farklı kıtadan, farklı renk ve anlayıştan insanların birbirine en yakın olduğu “Empati çağını” yakalamak elimizde.
Bu girdap içerisinde Kapitalist-emperyalist düzenin elinde kalan tek çarenin “savaş” olduğunu unutmayalım. Bunu onların elinden aldığımız zaman geleceğe yemyeşil orman ve masmavi bir gökyüzünün altında bakabiliriz.
Bu dünyayı emanet aldığımız gerçeği bir gün zihnimize demir atar da anlayışımızın ve insanlığımızın uzaklaşmasına engel olursa işte o zaman daha yaşanılabilir bir dünya kurma yolundayız demektir.
İnsanlığın gelecek öyküsü Ukrayna-Rusya savaşında elinde çantası ile 1000 Km yol alıp Slovakya sınırını tek başına geçen Hassan’ın öyküsüdür. Bize düşen ise dev yüreğiyle minik adımlarıyla gelecek yolculuğunda onu yalnız bırakmamaktır.
Onların “Savaşına” karşı bizim elimizde Umut ve Gelecek var.
Hiç bir zaman unutmayın ki “BİZ” daha güçlüyüz.
Yeter ki “Biz” olabilelim.
Eren Soydemir
12/03/2022