Metin Erksan’ın hem yönetmenliğini hem de senaristliğini üstlendiği 1965 yapımı siyah-beyaz filmi Sevmek Zamanı surete âşık olma konusunu ele alır. Film boyunca boyamaya girdiği bir evin duvarında asılı kadın resmine âşık olan boyacı Halil’in ve resmin sahibi Meral’in öyküsü anlatılır. Surete âşık olma teması Fars geleneğinde yer olan bir metafor olarak Divan şiirinde kendisine yer bulmuştur. Sinemamızda bir ilk olarak tasavvuf nazarıyla geleneksel Osmanlı edebiyatına yakın durarak dönemi içerisinde münferit ve özgün bir yer işgal eden, gelenekle biçimsel yeniliği harmanladığı bir filmdir Sevmek Zamanı.
Edebiyatta Nizâmî-i Gencevî’nin Husrev ü Şirin adlı mesnevîsinde surete âşık olma temasına rastlanmaktadır. Tasavvufta sevme kavramı öte dünyada olabileceği için fiziki bir yakınlıkla değil, ruhani ve batıni bir anlayışla temsil edilir. Âşık olunan et kemik değil kafamızda yarattığımız imgelemdir. Gerçek olamayacak kadar güzel olan zihnimizin içindekidir.
60’larda başlayan “jön” furyasına başkaldıran sıra dışı bir yapım Sevmek Zamanı. Bir tabloya bakıyor, hüzünlü bir aşk romanı okuyor izlenimi veren film anlatım olarak da bu tezi destekler nitelikte. Filmin açılısı her biri ehil bir fotoğrafçının elinden çıkmış izlenimi veren görsellerden ve Metin Bükey imzalı kulaklarda hüzünlü bir nostalji yaratan müzikle yapılıyor. Zamanının çok ötesinde bir anlatım ve teknikle hazırlanan filmin başrollerini Müşfik Kenter (Halil) ve Sema Özcan (Meral) üstlenmektedir. Türk sinemasının en özgün aşk filmlerinin başında gelen Sevmek Zamanı, alegorik bir anlatıma sahip. En basit okunuşuyla zengin kız fakir erkek hikayesini o dönemde bu kadar farklı bir üslup ve teknikle anlatması bu filmin zamanının çok ilerisinde olduğunu gösterir, oyunculuklar, adadaki ve göldeki sahneler ve müzik izleyeni ait olduğu dünyadan uzaklaştırır. Zamanın farklı bir boyutuna uzak bir evrene yolculuk yapmamızı sağlar.
Boyamaya girdiği evin duvarında asılı kadın resmine âşık olan Halil resme hayran hayran bakarken hafta sonu için adaya arkadaşları ile gelen Meral, Halil ile karşılaşır. Büyükada bu aşkın başladığı yerdir. İki ayrı dünyanın insanlarıdır onlar. Halil, Büyükada’ya sadece kışları giderken Meral’in adada bulunduğu mevsim yazdır. Film baştan sona sembollerle örülüdür. Filmde Büyükada’nın yağmurlu, kasvetli ve ıssız oluşu tam da Halil’in ruh halini yansıtır. Halil cisimden arınmış bir şekilde Doğu medeniyetindeki yaklaşımla resme âşık olur. Meral bu aşka karşılık verir. Ancak Halil’in sözleri çarpıcıdır:
“Halil: Resminle benim aramdaki bir durum, seni ilgilendirmez. Ben senin resmine âşığım.
Meral: İyi ama âşık olduğun resim benim resmim. İşte ben de buradayım, söyleyeceklerini dinlemeye geldim.
Halil: Resmin sen değilsin ki. Resmin benim dünyama ait bir şey. Ben seni değil resmini tanıyorum. Belki sen benim bütün güzel düşüncelerimi yıkarsın.
Meral: Bu davranışların bir korkudan ileri geliyor.
Halil: Evet. Bu korku sevdiğim bir şeye ebediyen sahip olmak için çekilen bir korku. Ben senin resmine değil de sana âşık olsaydım ne olacaktı? Belki bir kere bile bakmayacaktın yüzüme. Belki de alay edecektin sevgimle. Halbuki resmin bana dostça bakıyor. Ve ebediyen bakacak.”
Gerçekten de Halil Doğu’nun mistik aşkını temsil eder, Meral ise maddi Batılı bir tavra sahiptir. Halil dokunmadan da bilmeden de zihnin içinde sonsuza dek aşkını yaşayacaktır. Başta Meral’in ısrarına karşı çıkar:
“Halil: Hayır istemiyorum seni. Benim dünyama girmeye kalkma. Sonra merhametsizce yıkarsın onu. Resmin benim kendimden bir parça. Bırak ben onu seveyim. Sen sevmek isteme beni. Senin ellerini tutmak istemiyorum. Sonra çekersin o ellerini benden. Ben resmine âşığım, ölünceye kadar da onu seveceğim.”
Nihayetinde ustası Mustafa’nın da yönlendirmesi ile Meral ile görüşmeye başlar. Halil için o resme bakmak, sevgilinin mahallesine gidip kapalı penceresinde hayal kuran bir şairin düşünden pek de farklı değildir. O cismi sevgiyi aşmış, anlaşılması 20 ve 21.asırda imkânsız bir hisle putlaştırdığı soyut güzelliğe ve masumiyete aşıktır. Meral’e gittiğinde Maslak’taki atış poligonunda başka biri ile Meral’i görünce geldiğine pişman olur. Halil için mesele Meral’in başkasıyla olması değil zihninin dehlizlerindeki sadakat ve aşka olan bağlılığın realitede ortadan kalkışıdır. Halil yediği dayak ile oradan sessizce uzaklaşırken, Meral de yolda yalnız başınadır ve birlikte yürümeye başlarlar. Bu andan itibaren birlikte bir yolculuğa çıkarlar. Başta şemsiyesini yanından ayırmayan Meral sırılsıklam ıslanmaya başlar. Bu da yine önemli bir göstergedir.
Halil evlenmek için Meral’in babası ile görüşmeye gider. Hikâyenin kırılma noktalarından biri de bu görüşmedir. Metin Erksan burada da dönemine göre farklı bakış açısı getirir. Dönemin filmlerinde rastlanmayan bir baba figürü işlenmiştir filmde. Düşünülenin aksine baba Halil’in sosyal statüsünü sorun etmez ve Meral’le olan aşklarını engellemez lakin gerçekleri de inkâr etmez. Meral’in farklı alışkanlıklarla büyüdüğünü, zorluk çekmediğini söyler ve ayrıca günün birinde onu bırakabileceğini söyler. Meral de bunun garantisini veremez yalnızca denemek ister, Halil ise aşkının sonsuza dek süreceğini bilir zira uhrevidir. Halil bütün farkında olduklarını gözünün önüne serilmesiyle Meral’den ayrılır. Gerçekten de Meral’in maksadı sonsuz ve gerçek aşk değildir. Halil’in aşkından etkilenip bir maceraya kalkışır. Bir süreliğine de olsa saadetin peşindedir Halil ise hiç bitmeyecek sonsuz aşkın davasındadır Baba içten içe kızının geçici bir heves ve romantizm içinde olabileceğini ifade eder. Babası evlenmelerine karşı çıkmaz ama Halil’ gereklerle yüzleşir.
Meral, başka biriyle evlenmek üzerine hayatına devam etmeye çalışırken Halil, Meral’in resminin yanına bir de gelinlikli bir manken katarak baştan beri reddettiği gerçekler dünyasından kaçmak üzere kayığıyla ileriye doğru açılır. Karşısına tekrar Meral çıkar, resmi ve mankeni atar. Halil tekrar Meral’i seçmiştir.Filmin bazı sahnelerinde her iki karakter de aynı karede olsa bile birbirlerine bakmaz. Bu sahneler her iki insanın iç dünyalarının farklılıklarını ifade etmektedir: Ayrıca filmin genel temaları yalnızlık, hüzün ve melankoli iken filmin geçtiği yerin ada olması Metin Erksan tarafında kasıtlı olarak yapılmıştır. Ada metaforu direkt olarak gözler önüne serilmese de filmin temasını destekler şekildedir.
Surete âşık olma teması Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna romanında da işlenmektedir. Kürk Mantolu Madonna’da yerini materyalist bir bakış açısına bırakarak aşkın hayal, hakikatinse bu dünyada olduğu görüşüyle yer değiştirir. Romanda bu harikulade güzel rüya ne kadar çok devam ederse o kadar iyiydir. Onu kesmeye, hakikat pahasına da olsa uyanmaya gerek yoktur. Son tahlilde, Sevmek Zamanı, kendisinden önce edebiyatımızda benzer temayı işleyen eserlere göre sufî görüşe bağlı kalmasıyla öne çıkmaktadır. Raif Efendi, âşık olduğu suretle karşılaşınca karşılık verir, Halil ise bu duruma direnir.
“Senin aşkın beni benden aluptur
ne şirin dert bu dermandan içerü”
mısralarını hatırlatır Halil’in aşkı, gelenekten beslenen Fuzuli’nin cisimden sıyrılmış aşkı gibidir. Derdiyle mutludur Halil adeta seslenir:
“Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip
kılma derman kim helakim zehri dermanındadır”
beytini temellendiren platonik aşk esasından hareket ederek, Leyla ile Mecnun’un, Kerem ile Aslı’nın karasevdalarını anlatır. Sevmek Zamanı filminde Meral’in âşık olduğunu ilan etmesine rağmen Halil, aşkının öznesine uzunca bir süre direnir. Halil’in bu tutumu “sevdiği şeye ebediyen sahip olabilmek için çekilen bir korku”dur. Halil’in cinsellikten arındırılmış tasavvufi bir aşkı vardır, cinsellik hiçbir zaman amaç değildir ve Meral’i çok arzulasa da Meral bir arzu nesnesi değildir. İbn-i Arabi “ayrılığa ulaşabilseydik ona kendi acısını tattırırdık”, der. Aşk, şairin benzetişiyle bir kuşun uçmasıdır atılan taşa, bir kerecik, bir anlık da olsa aslına nazar edenler, gözlerini kapattıklarında gördüklerinden ilhamla onun hasretine tutkun olurlar. Meral, Halil’in büyük aşkını anlamamıştır. Onlar ayrı dünyaların insanıdır. Buna rağmen Halil cesaret göstermiştir. Meral’se Halil’i suçlamaktadır. Oysa Halil’in zihnindeki aşk çağa meydan okuyan bir yapıdadır. Halil zamandan cisimden azade surete aşıktır, niyeti kavuşmak değildir. Kavuşmak için gösterdiği çabalar farkları ortaya çıkarmış ve bellekte kalacak güzel aşkı bir nevi Meral’in hataları ve acı gerçekler gölgelemiştir. Zira vuslat aşkın katilidir.
Bir sonraki yazıda “Senede Bir Gün” filmine bakış atacağız…