BEN KİMİM?
Her şeyi sorgular hale geldiğimiz günümüz dünyasında “Ben kimim?” sorusunu çokça duymuşuzdur.
Çünkü bu bir klişe sorudur.
Birçok zamanda ve yerde bu soru muhtemelen kulağımıza gelmiştir ve soruya aşinayızdır da.
En çok da eleştirisel saptamalarla gündem olmuştur.
Bizleri çıkmaza sokan, karakterimizin tartışılıyor olması da cabasıdır.
Bir noktadan sonrasında benlik dürtüsüyle kendimizi sorgular hale geliriz.
Nedense vazgeçemediğimiz kimlik yaftasını, bile isteye kendi üstümüze biçip geçirdiğimizde bu durum daha da belirginleşir.
Kusursuz kalıbın birebir üstümüze oturmasını isteriz.
Savunduğumuz kimlik mücadelesinin getirisi ne olmalı?
Ne kadarı olumlu ve ne kadarı olumsuz olmalıdır?
Bu durumda ne yapılmalı?
Haklı tutulur bir yanı olabilir mi bütün bunların?
Birçok kez benlik yönünü ortaya çıkaran “Ben kimim?” sorusuna cevaben soru ne olmalıdır?
Tümü önümüzde kalın bir çizgi olarak durur. Çoğu da içsel olarak baskılayıcı sorgular niteliğinde ortaya dökülür.
Kişiliğimizde artılar ve eksiler elbette olacaktır. Buna paralel birçok yönümüzü saptayıp sorguladığımızda “Ben kimim?” sorusunu da cevaplamış oluruz kanımca.
Empoze edilen dürtüler akabindeki kişiyi negatif=pozitif anlamda yaşamsal olarak hayatın akışına sürükler.
Her yanılgıya düştüğümüzde ise bu soru aklımıza takılır:
Ben kimim?
Ya siz kimsiniz?