BARIŞMAK

0
387

Kendinizle sohbet eder misiniz hiç?
Hal hatır sorar mısınız aynadakine?
Güncel şartlartımız izin vermese bile ya da bahanesine sığındığımız o tempoda durup dinlenmeyi deniyor musunuz? En azından aklınızdan geçiriyor musunuz? Hepimize bir şekilde empoze edilmiş ve kesinlikle yaşamamız gerektiğine inandırılmış bir hayat formu var önümüzde. Çalışmalıyız! Paramız olmalı! İyi giyinmeli, iyi kokmalıyız! Uyumlu olmalı ve problem çıkarmamalıyız! ”Ulu” topluluk tarafından dışlanmamak için onlardan olmalıyız… İstediğinizi savunun ya da kabul etmeyin tüm bunları ama hepimiz birbirimize benziyoruz. Her şeyin “en”i olmak ve sahip olmak için kendimizi, gerçeğimizi unutuyoruz. Sonra bu gerçeklik karşımıza çıktığında da suçlu arıyoruz. Suçlu hep hazırdır! Gerçekleşmesi mümkün olmayan tüm o olasılıklar suçludur. Hepimizin bir görevi var. Bulaşık makinesi gibi. Bulaşıkları temiz yıkamakla görevli bir bulaşık makinesi. İnsanlara da görevler atfedip yerine getirmelerini bekliyoruz. Aslında birçoğunda var olan o eksik parçalara rağmen her şey tıkırında ilerlesin istiyoruz. Tamir etmek, neye ihtiyacı olduğunu anlamak yerine alabileceğimiz maksimim verim ile son kullanma tarihine kadar kullanıp gözden çıkarıyoruz. Bunu kendimize de yaptığımız bir gerçek. Anlamıyoruz, anlamamayla savaşmıyoruz. Ödevlerimizi günü gününe yapıyorsak şahane. Bir gün aksatırsak kocaman bir “0”… Hayattan o sıfırı çok kez almışların hikayelerine bakarsanız; normların biraz dışına çıkmalarının yeterli olduğunu görürsünüz.

Evet hayatımız bizim bahçemiz. En güzel çiçekleri ekmeye çalışıyoruz. Bunun bir sakıncası yok tabii. Ama huzurlu bir bahçe mi, gösterişli bir bahçe mi? Bunun ayrımında bir hata yaptığımız doğru. Birbirine uymayacak bir çok çiçeği yan yana getirmeye çalışıyoruz. Asla o toprağa ait olmayan ve o toprakta yetişmeyeceklerde diretmemiz niye? Sonra da bakamadığımızı düşünüp kusuru kendimizde aramamız niye? Her toprağın çiçeği farklıdır. Her mevsimin, iklimin tohumu ayrıdır. Bunu kabul ederek ve doğamıza en uygununu bulmaya çalışarak devam etmeliyiz.

Hayat her zaman yumuşak içimli bir kahve kadar lezzetli olamıyor malesef. Hatta çoğu zaman sert yüzü ve tadıyla dengemizi bozuyor. Koşullar diyoruz ama bu koşulları hayat döngümüze dahil eden de biz oluyoruz. Evet yağmurun yağacağını öngöremeden o güne uygun kıyafetler seçememiş olabiliriz ama hemen bir şemsiye almak kadar da kolay çözümler vardır hayatta. Hem bazen ıslanmak o kadar da kötü değildir. Başımıza gelen her felaketi yüce bir bilgelikle karşılamak zorunda değiliz tabi ki. Fakat bu felaketlerle ne kadar oyalanacağımızın kararı içimizin ormanındadır. En önemlisi devam ederken kendimize sabır göstermemiz. Dinamiğimize uygun olmayanları uğurlamayı öğrenmemiz gerekiyor. Hayat her zaman zordur. Hayatta her zaman kolaylıklar vardır. Zorlukların arasından kolaylıkları bulup çıkararak sıyrılmak seçenekler arasındadır. Yolculuğumuza güvenmeliyiz. İyikileri cebimize koyup devam etmeliyiz. Keşkeler her zaman eksiye düşürür. Keşkeler her zaman ilizyondur. Zor ve ağır ödevlerimizin olduğu bu sahnede kendimize şefkatle yaklaşmamız gerekiyor. İçimizeki yol arkadaşımıza güvenmek zorundayız. Onu dinlemek ve önemsemek bir alternatif değil zorunluluk olmalı. Çünkü biz her günün sonunda o yol arkadaşı ile başbaşayız. Kimsenin doğrusuna uymak ya da yaşam biçimini benimsemek zorunda da değiliz.

Hayatımızda eğreti duran hiçbir döngüye kendimizi adamamamız gerekiyor. Ustaca çekilmeyi bilmeliyiz yol arkadaşımızın istemediği her durumdan. Tüm bunların farkındayız aslında değil mi? Ama ödümüz kopuyor kalbimize dönmekten. Çünkü orası başka. Orada ilizyon değil gerçekler var. Olmasını istediğimiz değil olması gereken var. Sanal hep daha cezbedici oluyor. Sanal dünyanın askerleri…

Mert Şer, Kendine Dön kitabında; “Sen tek kişilik bir ailenin karar verenisin. Ailen için en iyisini yap” diyor. Bu hayatın tek doğrusu yoktur. Biz de en doğrusu değiliz, olamayız. Hatalarımızla, bazen aldığımız yanlış kararlarla, seçtiğimiz yanlış yol ve insanlarla barışarak ama mutlaka arkada bırakarak devam etmeliyiz. Evet bazı kurallar vardır. Ama bu kuralların şeklini değiştirmekte de zarar yoktur.

Bugün bir iyilik yapın kendinize. Önce özür dileyin sonra affedin kendinizi. Bırakın dağınık kalsın bugün. Auley Gere-Little Flower eşliğinde bir kahve için kendinizle. Barışın içinizle. Tek ve yegane sığınağınızla, en iyi arkadaşınızla… Her barışın öncesi bir savaştır.
İyi yolculuklar…