Sevgi, tüm evrenin var olduğu en temel kudrettir. Evren sevgiden doğmuştur. Tanrı’nın tüm varlıklara duyduğu sevgiden. Bizlerde sevgi ile bütünleşir ve birleniriz. Peki sevgi olması gerekenden fazla olursa ne olur? Ya da sevgi sandığımız duygular? O noktada bağımlılıklar başlar. İnsan ilişkilerindeki en temel sorunlardan biri olan bağımlılıklardan bahsedeceğim bugün.
Birine bağımlı olmak ya da birine kendini bağımlı kılmak eşit ölçüde zararlıdır aslında.Birine bağımlı olduğumuzu düşünelim, sürekli onu etrafımızda isteriz, o olmadığında bizim için her zaman bir şeyler eksiktir ya da kendi yaptığımız her şeyi onay almadığımız için eksik yapmış gibi hissedebiliriz. Biri bize bağımlı olduğunda ise sürekli yanımızda olmaya çalışan, istesekte istemesekte hayatımızı işgal eden biri ile uğraşmak durumunda kalabiliriz.
Bağımlılıklar sadece sosyal ilişkilerimizde görülmez. Aslında çoğunlukla aile ilişkilerinde kişiler birbirlerine bağımlıdır. Özellikle annelerin çocuklarına olan bağımlılıkları. Bu konu bazen öyle bir noktaya gelir ki kendine güvensiz ve karar alma mekanizmalarından yoksun bireyler ortaya çıkabilir. Bizim gibi kültürel yapılara sahip toplumlarda annelerin koruyucu davranışları bir süre sonra çocuklarını kendilerine bağımlı hale getirebilmektedir. Toplumumuzda birçok genç ancak üniversite çağında evinden ayrılmakta, kendi başına hayatını idame ettirecek basit becerilere bile bu nedenle sahip olamamaktadır aslında. Elbette niyetim annelerin sevgisini ya da korumacı yönlerini sorgulamak değil. Ama bu fazla olduğunda aslında çocuklarımıza zarar verdiğimizi ve bireysel kimliklerinin oluşumunu engellediğimizi anlatmaktır.
Bireysel kimliğine sahip olmadan yatişen insanlar ilerde en temel sosyal alanlarda bile olmakta zorlanan, asosyal, kendi haklarını savunmaktan yoksun bireylere dönüşebiliyorlar. Bağımlılıktan kurtulamayıp kendi özgürlüğünü elde edememiş bir bireyin toplumsal hakları konusunda bir fikir sahibi olmasını elbette bekleyemeyiz. Bir toplumda ne kadar çok sayıda böyle birey varsa o toplumun gelişimi ve ilerlemeside o ölçüde zarar görecektir kuşkusuz.
Elbette bağımlılıklar sadece annelerin çocuklarına olan bağımlılıkları değildir. Eşlerde birbirine bağımlı olabilirler.
Kadın ya da erkek fark etmeksizin bir eş diğeri olmadan kendini sürekli eksik ya da yalnız hissediyormuş gibi düşünebilir.Ya da hayatını tamamen eşine göre planlıyor olabilir. Böyle durumlar aslında zararsız görünse de eşlerden birinin vefatı ya da ayrılık durumu olduğunda büyük travmalar, sorunlar, çok derin rahatsızlıklar ortaya çıkmaktadır.
Peki bağımlılık yaşadığımızı düşünüyorsak bundan nasıl kurtulabiliriz?
Birine bağımlı olduğunuzu düşünüyorsanız (eşiniz,arkadaşınız,ailenizden biri) öncelikle kendinizi sorgulamanız gerekiyor. Şu 5 soru sizin için faydalı olabilir,
-Hayatta kendimi eksik bulduğum yönler neler?
-Korkularım neler?
-Hata yapmaktan neden korkuyorum?
-Sorunlarımı kendi başıma nasıl aşabilirim?
-Ben kimim?
Soruları cevapladıktan sonra yavaş yavaş kendi hayatınız için bir yol çizebilir, ve bağımlılıklarınızdan kurtulabilirsiniz. Zorlanıyorsanız, destek almak sizin için faydalı olacaktır. Şayet, size bağımlı biri varsa ve ondan uzaklaşmak istiyorsanız, ona ihtiyaç duyduğu, kendisinde eksik olan her ne varsa sizde olmadığını göstermeniz gerekiyor. Size bağımlı olan kişi büyük ihtimalle geçmişten getirdiği sorunlar için size sığınıyordur. Çözümün sizde olmadığını net bir şekilde anlatıp kendisi için en iyisinin birbirinizden uzak durmak olduğunu anlatırsanız sizden uzaklaşacaktır. Kavga ve tartışma gibi olgular bu tarz durumlar için bir çözüm getirmez.
Bağımlılıklar bizim gelişim süreçlerimiz için en büyük engellerimizdendir. Zihnimiz ne kadar özgür olursa bilincimizde o kadar özgür olabilir.O yüzden şimdi bir adım atın, kendinizi tüm bağımlılıklarınızdan özgürleştirin.
Bugün biz özgürleşirsek, yarın dünyamız özgürleşir…
Mustafa Caner ZENGİN
Ruhsal Gelişim ve Meditasyon Eğitmeni