reklam
reklam
DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN
reklam
Semih Diri TÜM YAZILARI

CEMİL MERİÇ’İN “JURNAL”İ

Yayınlanma Tarihi : Google News
CEMİL MERİÇ’İN “JURNAL”İ
reklam

 Jurnal Nedir?

Jurnal kelime anlamı olarak TDK’nin Türkçe Sözlüğüne göre “günlük” demektir. Bir diğer manası İttihatçıların Sultan İkinci Abdülhamid devrinden itibaren sıkça kullandıkları biriyle ilgili olarak yetkililere verilen kötüleme, ihbar yazısıdır. Jurnal bir terim olmanın ötesinde her Türk gencinin mutlak suretle okuması gereken bir başyapıtın – Cumhuriyet’in yetiştirmiş olduğu en büyük Türk aydınlarından Cemil Meriç’in fikri hayatının panoramasını sunan eserin- adıdır. Henüz 38 yaşındayken görme yetisini kaybeden, Türk edebiyatına nadide eserler bırakmış, kendi deyimiyle bir fikir işçisi olan Cemil Meriç; düşünce dünyamızda bir derya, kendi başına bir ustadır. Onunla tanışmak adına “Jurnal” başlangıç mahiyetinde önemli bir eserdir.

Neyi, Nasıl Anlatır?

Cumhuriyet tarihinin en entelektüel Türk aydınlarından biri olan Cemil Meriç’in yirmi dokuz yıl boyunca yazmış olduğu mektup ve günlüklerden oluşan iki ciltlik eserdir. İlk yazısı Temmuz 1955 tarihlidir, sonuncusu Ağustos 1983. Bu yirmi dokuz yıllık seyir defteri boyunca kendini tanımaya ve tanıtmaya gözlemlemeye ve yargılamaya çalışan sıra dışı bir gönlün duygu ve düşüncelerini heyecanlarını buluruz satır satır. Eserin en ilgi çeken tavrı milletin aydınının kendine ve mensup olduğu medeniyet dairesine yapmış olduğu özeleştirilerdir. Cemil Meriç, bir ömür boyu hayat tarzı olarak benimsediği okumak, araştırmak ve yazmak şeklindeki fikir işçiliği sonucu elde ettiği ilmi ile Doğu ve Batı medeniyetlerini mukayese etmiştir. Bu mukayeselerinde Batı medeniyetinin olumsuzluklarına dikkat çeken Meriç, Batılılaşmanın yanlış anlaşılmasına dikkat çekerek, özgün Türk modernleşmesini savunmuştur. Türkiye’nin en büyük dramı aydın mesuliyeti taşımayan yarı aydınların fazlalığıdır. Müslüman olmayı Araplaşmak sanan, modern olmak adına Batı’ya karşı aşağılık kompleksi yaşayan iki kutup arasında sıkışmış toplumun dramı dün de bugün de farksızdır. Bu yönden eser bir tarih panoraması olarak son derece kıymetlidir. Özgün bir Türk modernleşmesi için Cemil Meriç’in görüşleri önemlidir. Elbette bu, söylediklerinin tamamı için geçerli değildir zira özde doğru olan fikirlerin bir kısmı da döneminin siyasi atmosferi ile söylenen ve bugün için aşılmış meselelerdir. Geçen  yarım asır sonunda bizler de hem topluma hem de Meriç’e eleştirel gözle bakabilmeliyiz.

Siyasi ve Edebî Bir Tablo, Fikrî Bir Dik Duruş

Meriç çok zengin bir kültüre ve çok geniş bir bakış açısına sahip olmasına rağmen yaşadığı dönemde edebiyat ve fikir dünyasının kıymeti anlaşılamamış en önemli kişiliklerinden biri. Çağdaşlarının tabu fikir ve düşüncelerine takılıp kalmamış, günümüz insanının bile zor aşabildiği fikir duvarlarını kendi analitik düşünce mantığıyla geride bırakıp ileri düşünceli bir düşün adamının nasıl olması gerektiğini edebi yazılara yaptığı yorumlarla açıkça ortaya koymuştur. Gerçekten çok dolu, çok yoğun, çok farklı şahsiyettir. Yorumlarıyla bazen bir eleştirmen, bazen politikacı, bazense vatanperver bir münevver tavrı yansıtmıştır.

Felsefe eğitimi alan, oradan Fransız dili ve edebiyatına geçen Meriç, yaşadığı dönemde Batı edebiyatından birçok büyük eseri dilimize kazandırmıştır. Bu onun Batı edebiyatını ve kültürünü iyi bir şekilde tanımasını sağlamış, yazılarında dikkate değer tespitlere yer vermiştir.

Okunması Gereken/Zor Bir Eser

Jurnal, özellikle kendi dönemindeki yazarlar ve eserler üzerine notların / eleştirilerin / değerlendirmelerin bulunması dolayısıyla mutlaka okunması gereken, çağına ışık tutan bir eser.  Cemil Meriç’in günlüklerini okumaya başlayınca Doğu ve Batı’yı kültürel, tarihî, toplumsal, bireysel olarak değerlendirip zamanın ötesine ulaşmış  bir aydın ile karşılacaksınız.

Birinci ciltte, bugün hayranlıkla okunan pek çok edebiyatçı hakkında o zamanlar yapılan eleştiriler ve Meriç’in birçok konuya kendi değerlendirmeleriyle ulaştığı fikirler açısından bir hayli ilginç ve okumaya değer. İkinci cilt ise Meriç’in daha yakın tarihte tuttuğu günlüklerle birlikte özel ilişkisini açıkça ortaya koyan Lamia Hanım’a aşk mektupları diyebileceğimiz çok ama çok çok özel mektuplarını içeriyor.

Çok sayıda kitap okudum fakat okuduğum kitapların pek azının Cemil Meriç’in Jurnal’i kadar zor okunduğunu söyleyebilirim. Eserde bazı bölümler yazarın çeviri yaptığı bir yazarın eserinden olduğu gibi Fransızca olarak alıntılanmış sonra bunlar üzerine eleştiriler ya da fikir yürütmeleri yapılmıştır. Eski kelimelere alışkın olmayanları zorlayabilecek terimlerle birlikte karışık kullanılan Fransızca, İngilizce kelimelerle açıklamalar yapılıp uzun cümleler kurulmuştur. Bu tür zorlukları bir kenara koyup dikkatinizi toplayıp okursanız -sayfalar dolusu- karşınızda konuşan biri varmış gibi çok akıcı bölümler, çok güzel analizler, sözler bulacaksınız. İlk cildin ilk yarısı sözünü ettiğim zorlukları barındırırken, ikinci cilt çok daha kolay anlaşılır bir yapıya sahip. Edebiyata ve çok ilginç bir düşün adamının edebiyatla zenginleşmiş ruhunu analiz etmeye, onun bütün bilgeliğiyle harmanladığı ilginç kişiliğini tanımaya meraklıysanız bunlar gözünüzü korkutmasın, Cemil Meriç gerçekten tanınması, anlaşılması ve çözümlenip kendisinden bir şeyler öğrenilmesi gereken bir aydın.

 “Jurnal”den Hafızalara Kazınanlar…

“Dilini kaybeden millet yaşamak hakkını çoktan kaybetmiştir.”  (Meriç 2002 C1 : 181)

“Düşünce dokunduğunu yakan kezzap. Hangi düşünce? Aksiyona bağlanmayan, kendi kendini öğüten, bataklaşan, kanserleşen düşünce. Bu bir düşünce değil, bir felâket. Vehimlerinden bir kâbus halkeden hasta ve zavallı bir beyin.” (Meriç 2002 C1 : 388-389)

“Cumhuriyet, Tanzimat’la başlayıp Meşrutiyet’le devam eden yenileşme hareketinin son perdesi. Tarihten çok acı dersler alan Türk milleti büyük bir kumandan etrafında şahlanarak hayat hakkını kabul ettirmiştir.”  (Meriç 2002 C2 : 299)

“Sol, papağandır. Öğretilenleri tekrar eder. Topaldır, koltuk denekleri ile yürür. Hareket etmek için mutlaka bir Batılıya muhtaçtır. Dost olmanız için dilini konuşmanız lazım. Dilini, yani seçtiği pirin mürşidin dilini. Sembollere ve sloganlara mahpustur.” (Meriç 2002 C2 : 198)

“Münakaşada zafer, mağlup olanındır. Yenilmek zenginleşmektir. Bilmediğinizi öğreneceksiniz ve ego denen köpek havlamayacak. Münakaşada zafer. Münakaşa hakikati birlikte aramaktır. Adeta bir ormandasınız ve mesela bir kaynak arıyorsunuz. Meriç 2002 C1 : 357)

Kaynak:

Cemil Meriç. Jurnal, İstanbul : İletişim Yayınları, 2002, C1 ve C2.

reklam