reklam
reklam
DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN
reklam
Gülsün Soydemir TÜM YAZILARI

İÇİM ATEŞ BEDENİM BUZ

Yayınlanma Tarihi : Google News
İÇİM ATEŞ BEDENİM BUZ
reklam

İÇİM ATEŞ BEDENİM BUZ

Bir insan, ölümün soğuk nefesini ensesinde duyduğu halde yine de yaşamın o saniyelerle ölçüldüğü, yok olduğu zamanın içinde vicdan yapıp kendine dert etmişse bazı şeyleri, son nefesini vermeden rahat ölemez.

Geride kalanlara hak geçmesin ister. Veremediği  borcunu tanıdıklarına vasiyet eder; illaki ödeyin diye. Hem de o durumdayken, ölümü göz ardı ederek. Ödeyemediği hakları, o kısacık anda  tek tek sıralar. İnsanlara olan borcunu veremediğini, korkulu gözlerle anlatır. Birkaç kuruşu düşünür; çaresiz yüreği güzel insanlar. O molozların altında kıvranırken bile, belki de son düşünceleri…

Ya deprem paralarını hiç edenlere ne demeli? İnsanların kendi vicdanlarında kaç bin deprem yaratacak bilirler mi? Göçük altında kalan binlerce insanın ahı onların üstünde. Üç kuruş boğazından kısıp, deprem adı altında devletine verdiğini ve zamanı geldiğinde kendini güvende hissedip gönül rahatlığıyla parasını emanet ettiği. (Devleti) Zor zamanlarında kullanılması gereken paraları hani? Milyar dolarlar nerede? Bir de üstüne  üstlük insanları suçlayıcı ifadeleri yok mu?! Ölenlerin çürük binalarda kendi rızalarıyla  kaldıklarını savunmaları ve bütün suçu  ölenlerin üstüne atmaları… Bu nasıl akıl oyunudur? Nasıl bir şuursuzluktur? Akıl alır gibi değil.

İki kuruşluk borcunu iki betonun arasında zorlanarak korku dolu gözlerle anlatan insanlar, beraberinde yaşanan pek çok şeyi de gözler önüne sermekteydi. O insanlar da göçük altında çok şey söylemek istedi. Sözcükler boğazında düğümlenip kaldı. Söyleyip ifade edemediği, dile getiremediği bir dolu dünya şeyi vardı. Oysa ki, o da biliyordu zamanının olmadığını. Titrek, boğuk  sesiyle ancak hakkınızı helâl edin diyebildi.(Şu an belki ya öldü ya da hayata tutundu. Dilerim ki kurtulmuştur.)

Ne büyük bir acı… O anlara tanıklık eden bizler, insanlığın ölmediği dediğimiz anları televizyonlardan gözlerimiz fal taşı, donmuş ve bitik halde izledik. Hem de yerin bin kat dibine girerek. Birçok canın yaşamla mücadele verdiği bu kötü süreci saniyelere sığdırmak ne mümkün? Binlercesini yığınların altından çıkaramamanın verdiği o ızdırabı birebir yaşamak… Eli kolu bağlı, çaresizce izlemenin tarifini yapmakta zorlanmak tam da bu olsa gerek.

reklam