ÜLKEMİZİN KANAYAN YARASI EĞİTİM
Eğitim sistemimizin içeriği küçük olsa da, dışı büyük gibi duran bu kurumumuzda asırlardır kapanmaz bir yara, büyük bir sorun olarak hep karşımızda durmaktadır. MEB’in başına gelmeyen kalmadı. Çürümüş ve kokuşmuş bu sistemi ne kadar çok örneklesek, eleştirsek de yeterli gelmeyecektir. Birçok yazar-çizer, akademisyen onu da geçtim; siyasetin gündeminden düşmeyen acı bir reçetedir. Çokça tartışma konusu olan uzun, karmaşık ve ucu başı belli olmayan bu karmaşık yapı; kısa örnekler, eleştirisel sunum ve genelleme yapmadan birçoklarına istinaden yazacağım. Ama naçizane olarak eleştirisel birçok detaydan da bahsetmek isterim.
Gençlerimizin her biri geleceğin işlenmemiş cevherleri. Akademik unvana sahip birer yetişkin mucitler olacakken, belki de olmadık bir zaman diliminde hiç benimsemedikleri anda birçoğu yetişkin olarak kalacaktır. Oysa ki gidilecek o kadar çok yol varken hiç hesapta olmayan akıl dışı uygulamalara kurban edilir, kendilerini hiç istenmeyecek yerde bulurlar. Olan nedir peki? Bütün bu süreç onlar için hiç istemedikleri koca bir hayal kırıklığı ve fiyaskodur. Halbuki içinde büyüttüğü, hayalini kurduğu olası yerlere gelecekken birçok engellere takılıp kalır. Üstelik çoğu da zehir gibi bir zekaya sahiptir. Bu bilinmezlikte çoğu çocuk ve ergenler olduğu yerde kendi etraflarında döner durur. Malumunuz üzere bunlar herkesçe bilinmekte. Kimse kendini akıllı sanmasın. Bu konu tartışmaya açık, acı bir gerçektir.
Uzadıkça uzayan, olumsuz yönlerin belirlenmesi gereken, uzun uzadıya acil yapılandırılması gereken açık, net ve çok önemli bir konudur. Eğitim sistemi, özellikle bilinçli ve bilimsel olarak detaylandırılmalıdır. Aksi takdirde, bu şartlar altında sadece Türkiye için de değil, az gelişmiş, bizim gibi sıradan ülkelerin de kanayan yarası olmaya devam edecektir. Yardıma muhtaç ne çok aile ve okuyamayan “Okumaya aç”çocuklarımızın olduğu bilinmekte. Dolayısıyla onların geleceğini şekillendiren iyi bir sistemle çözülebilir. Kötü gidişatı etkileyen, içini boşaltan ve çarpık sisteme kurban edersek çocuklarımızın geleceğini toparlamak da çok zor olur. Gidişat bugünkünü aratmaz. Yapılaşamayan kötü bir sistem varken doğrulmak da o derece zordur. Gelecekteki bu çocukları kendilerine sunulan içi boşaltılmış kof bir sistemde eğitime kurban edilirse, şayet hiçbir şekilde rayına oturmamış bir bilgi birikim silsilesi adı altında karmaşa da ezim ezim ezilir. Ezbere dayalı ve bilinçsiz bir nesil olarak yaşam sergiler. Başarı varken başarısız birer birey olup çıkarlar. Dahi olan bu çocukların kendilerine sonsuz bir güvenleri varken bütün bu kaosa sürüklenmeleri onların bahtsızlıkları gibi görülmek istenir. Oysa ki gerçekler başkadır.
Eğitime yeteri kadar destek vermeyip cahil toplum oluşturma çabası güden her kimse, kendisine toz kondurmaz. Çarpık sistemi kuranlar çarkın dişlerini de oluşturur. Birçok ileri görüşlü bilge kişiler ise kendilerini ileriye dönük yapmak isteyip yapamadıkları her ne varsa gelecekteki nesil için onların hayallerine ön ayak olup inşa etmek durumunda kalır. Öte yandan büyüklerin ‘ben bilirim’ egolarıyla her şeyi yok etmek istemeleri sırf bunun için var olmak ve her şey düzeni yıkmak içinse, bu inanılası bir gerçek değildir!