Taraftar Kelimesini iki anlamı var.
“Türkçe ve Arapça”
Kökenini Arapçadan geliyor anlamı Taraf olan demektir.
Türkçe de ise yandaş demektir. Taraftarı daha çok spor tribününde yer alır, ancak son zamanlarda taraftarlar sadece spor tribününde değil siyaset sahnesinde yandaş olarak yer alıyor
Kısaca taraftar ve yandaşın adları aynı soyadı farklı oldu.
Taraftarı olmayan spor kadar yandaşı olmayan siyasetin de olmazsa olmazı “yandaştır”.
Sporu güzelleştiren yegane unsur taraftarıdır. Onların tribündeki yeri iki sonuç doğurur bir tarafa galibiyet bir tarafa mağlubiyet getirir.
Siyasi partilerde ise taraftar partiye zafere taşıyan en büyük güçtür.
İkisinin arasındaki fark sporda takımı başarısı için mücadele verirken, siyasi partide ise seçimlerde galibiyete taşıyan güç olurlar,
Siyasetde de taraftar ve (sempatizanı) vardır. Partisini iktidara taşımak için mücadele eder. Gel gelelim siyasi partilerde taraftar ve sempatizan yerini yandaşa bıraktı, onların olmazsa olmazı çıkarıdır. Bunun kaynağı da yönetici ve erk olanlardan oluşmaktadır.
Bunlar partisinin çıkarından çok kendi çıkarları ön planda tutarlar.
Parti için değil de kendileri için mücadele verirler.
Son zamanlarda bu açıkça ortaya çıktı. 31 Mart 2024 seçimlere sayılı günler kala daha da belirgin olmaya başladı.
Cumhuriyet Halk Partisi siyasi çizgisine bakıldığında partinin geleneklerinden, aidiyetinden ve siyasi bilincinden uzak bir durum söz konusudur.
Parti aidiyeti partiye bağımlılık yok olmuş kişi egemenliği hakim olmuştur
Daha vahim olan yanı da bu davranışları sergileyen çoğunluğu yönetici ve idareci kadrolardır.
Ne vereceğimden çok ne alacağım hesapları yapanlardır.
Şimdi kim parayı veriyorsa onun düdüğünü çalınmakta, kim rantı iyi dağıtıyorsa onun etrafı dolmaktadır.
Eskiden ilçeye gelen aday olan herkese her adaya eşit mesafede olmak ilçe başkanlarının temel ilkesiydi. Hatta her ilçe yöneticisinin göreviydi. Elbette her bir bireyin gönlünde bir aslan yatardı. Ancak görevi ve sorumluluğun gereği adil olmakadil ve hakkaniyetli olmaktı.
Ve günün sonunda kurumsal kimliğini açıklanmış olan adayın etrafında kenetlenilirdi. İktidar olmak için mücadele verilirdi.
Şimdi ise; İlçe Başkanı, İlçe yöneticileri, tribün liderleri gibi destekledikleri adayları için adeta amigoluk yapmaktalar. Ne yazık ki bu durum da diğer aday adaylarının destekçilerinin küsmesine hatta partiden uzaklaşmasına neden olmaktadır. Buna ilaveten parti içinde ciddi bölünmelere sebep olmakta ve sürecin dışında adeta bir küskünler ordusu yaratmaktadır.
Çoğunluğun tahakkümü ile seçime gidilmesi gereken seçimler azınlıkların tahakkümü seçime gidilirse doğuracak sonuç da vahim olur.
George Orwell bu durumla ilgili; Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa gerçekleri söyleyenlerden o kadar nefret eder” der.
Son söz:
Evet bu doğrulardan rahatsız olacaksınız biliyorum.
Ben doğruların söylemeye yazmaya devam edeceğim.
Yaşananların karşısında susmak sesiz kalmak, bu suça ortak olmaktır.
“Ben bu suça ortak olamayacağım” diyebilmek yürekliliktir.
Partinin icra organlarından olan kişiler asla bir yerlere bağımlı olmamalıdır. Bağlı-bağımlı oldukları sürece verdikleri her karar sorgulanacağı bilinmelidir.
İl Başkanı, ilçe Başkanı, İlçe Yöneticisi ve önemlisi PM Parti Meclis üyeleri, hiç bir belediye de asla ne ticari ne de ekonomik ilişkiler içinde olmamalıdır.
Belediyelerin kendilerine tahsis ettiği araçlara binmemeli aday belirleme süreçlerinde hiç bir adayla hiç bir belediye Başkanı ile kapalı kapılar arkasında görüşmemelidir.
Bunu yapmaya devam ettikçe; Yediğiniz hurmalar döner sizi tırmalar bunu unutmayın!!
Kışın sonu bahadır karlar çabuk eriyor kar altındaki çabuk ortaya çıkar
Kimin nerde maaş aldığı kimin nerede danışmalık yaptığı, bindiği aracın kim tarafından edildiğini herkes biliyor herkes görüyor.
Ancak gözler kör diller lal modundalar.
Unutmayın ki Cumhuriyet Halk Patisinde “geleceklerine” bağlı değil “geleneklerin ve ilkelerine” bağlı yurtsever-aydın-devrimci-cumhuriyetçi sayısız yoldaş vardır.
Onlar susmaz, onlar sesiz kalmaz biliyorlar ki:
“Vaz geçmek kolaydır ve vazgeçenler her daim kaybetmeye mahkumdur. İnsan yere düştüğünde ya da başarısız olduğunda değil asıl vazgeçtiğinde kaybeder.”