YASAKLI DÜRTÜLER
Geçmiş zaman ve şimdiki zaman…
Kimlere göre hangi durumda geçmiş olabilir?
Derseniz…
İyiyi kötüyü yaşayıp idrak edip kanıksadığımızda daha bir anlaşılır olur sanki.
Aslında toplum olarak paylaştığımız birçok olaya paralel bir gelecek,
Düşüncededir çoğu zaman!
İnsan hayatında ne çok yaşanmışlıklar var…
Yaradılış ve cinsiyete göre araştırıldığında ise ikiye ayrılıyor.
Şayet algıda bir sıkıntı yoksa görsel olarak yaşanmışlıkların dışa vurumuyla kendini baş gösteren haykırışlar ve aykırılıklar varolur.
Söz konusu olan içsel dürtü, dışa vurumuyla kendini açığa çıkarır.
Yasaklı dürtüler ve onu tetikleyen eylemler bütün bu yapılaşma silsilesine dönüştüğünde de ipler kopar.
Dolayısıyla bastırılmış duyguların açığa çıkmasıyla kendini gösterir.
Yasakçı zihniyetin insan üzerindeki baskısı şiddete dönüştüğünde ise
(Peşi sıra birçok olaylar kendini izler)
geçmişimizin geleceğe dayanan ve süregelen hayatların katı rejimleri, beyinsel çürümüş zihniyetçi yapılaşmanın kurbanı olurlar.
İnsanların çaresiz oluşu, istikrarsız, yasakçı ve gerici rejimle bastırılmaya çalışılır.
Çoğunu kadınların oluşturduğu, resmen gem vurulup ve susturulan insan nüfusunun yarısından çoğunu oluşturur.
Önüne geçilemeyen isyanın haykırışlarıyla kendilerini biranda patlak veren bir kaosun ortasında bulurlar.
Katı rejimle yönetilen ülkelerde ise başını açtığı için öldürülmüş birçok insan mevcut.
Bu insanların baskılar ve olayların ardından küçümsenmiş, hor görülüp aşağılanmış, geleceği karartılmıştır.
Maalesef ki -hala- fazlalıklı âtık olarak görülüp çöp muamelesine maruz kalan çokça kadın var.
Gelecek yüzyılda da kadın bedenlerini birer obje olarak görmeye devam eden zihniyetler, günümüzde ve geçmişimizde de her daim varlığını sürdürecek gibi görünüyorlar…!
